Oğlan gitmişti, sıçmam gerekiyordu, tuvalet tıkanmıştı; ev sahibi üç gündür ortalıkta yoktu, bokumu alıp kese kağıdına koydum, sonra dışarı çıkıp öğle yemeği yanında işe giden biri gibi kese kağıdı ile yürümeye başladım, sonra boş bir arsaya fırlattım kese kağıdını. Üç ön söz, üç parça bok. Kimse bilemezdi Bukowskinin nasıl acı çektiğini.
Yatay pozisyonda kadınlar ve ölümsüz şöhret düşleri kurarak daireme yürüdüm, ilki hoş olurdu, ve kese kağıtları bitmek üzereydi, saat sabahın onuydu, postacı gelmişti. Beilesden bir mektup, Yunanistandan, orada da yağmur yağıyormuş.
iyi öyleyse, sonra içeri girdim ve yalnızdım yine, ve gecenin deliliği gündüzün deliliğiydi, yatağa yerleştim, yatay, tavana bakıp amına koduğumun yağmurunun sesini dinledim.