masumiyet

entry537 galeri video8
    230.
  1. masumiyet nedir biliyor musunuz?
    ya nerede kaybolur?
    masumiyet hapishane müdürüne "kalmak" için yalvaran yusuf'tur. "haydi gel çay demledim, türkan şoray filmi var" denildiğinde "bozuğum" diyen yusuf'un ise masumiyeti kaybolmuştur. ta ki çilem'in sorumluluğu üstüne yıkılıncaya kadar...
    ha bir de bekir'dir masumiyet.
    aşkı ve tutkusu uğruna hacıbabasının taksilerini ve dükkanını yeyip bitiren ve o gün bu gündür yürüyeduran bekir...

    uzun hikaye,
    karışık...
    bu kaltakla aynı mahallede büyüdük.
    mevlanakapıda...
    babası zabıtaydı,
    alkolik hasta bi adamdı.
    rahmetli erken gitti zaten...
    bu anasıyla yoksul, perişan...
    bizim tuzumuz kuruydu.
    hacıbabam yapmış bişeyler...
    bi de zagor vardı,
    bizim eski evin kiracısının oğlu.
    babası filmciydi yeşilçam'da.
    cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte,
    ama sevimli, yakışıklı oğlandı...
    bizimkini aşık etmiş kendine.
    ben efendi oğlanım,
    okul mokul takılıyorum o zamanlar.
    öylece büyüyüp gittik işte...
    ne bok varsa askerliği bekledim hep,
    dört sene kaldı, üç sene kaldı.
    sonunda o da geldi gittik.
    bizde de herkes bunu bekliyormuş,
    gelir gelmez yapıştılar yakama.
    ev düzüldü,
    kız bulundu falan filan.
    nikahlandık...
    iki taksi bi dükkan verdi peder.
    dükkanda koltuk moltuk satardım.
    bi gün bu orospu çıka geldi.
    hiç unutmam,
    görür görmez cız etti içim...
    böyle basma bi etek dizine kadar,
    çorap yok...
    üstünde açık bi bluz,
    saçlar maçlar...
    pırlanta anlıyacağın.
    şunun bunun fiyatını sordu,
    dalga geçti benimle.
    kanıma girdi o gün...
    tabii taktım ben bunu kafaya,
    ertesi gün bir soruşturma,
    dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede.
    ama asıl zagor'a kesikmiş,
    zagor da kaptiden içerde o zaman.
    bi gün süslenmiş püslenmiş,
    zınk geçti dükkanın önünden.
    yazıldım peşine.
    tuhafiyeciye gitti.
    pastaneden çıktı.
    minibüs, otobüs geldik sağmacılar'a...
    benim içimde bir sıkıntı,
    işi anladım tabi...
    zagor'u ziyarete gidiyor.
    bir tuhaf oldum,
    piçi de kıskandım...
    uzatmayalım,
    çaresiz evlendik ötekiyle...
    o ara zagor içerden çıktı.
    sonra bi duyduk kaçmış bunlar...
    altı ay mı, bir sene mi kayıp.
    hep rüyalarıma girerdi orospu...
    o gün dükkana gelişini hiç unutmadım.
    benimkine bile dokunamaz oldum...
    sonra birde duydum ki,
    iki kişiyi deşmiş zagor.
    biri polis,
    ikisinin de gırtlağını kesmiş.
    karakolda beş gün beş gece işkence buna.
    arkadaşlarının öcünü alıyorlar.
    kaltağa da öyle...
    önce öldü dediler zagor'a.
    sonra komalık...
    ankara'da oluyor bunlar.
    bizimki bi gün çıka geldi mahalleye.
    zagor içerde...
    en iyisinden müebbet.
    bi sabah dükkana geldim baktım bu oturuyor.
    önce tanıyamadım.
    anlayınca içim cız etti...
    cız etti de ne tornavida yemiş gibi oldum.
    çökmüş,
    zayıflamış,
    bembeyaz bi surat,
    ama bu sefer başka güzel orospu...
    orhanın şarkıları gibi.
    kalktı böyle dimdik konuşmaya başladı.
    dedi "para lazım",
    "çok para"...
    zagor'a avukat tutacakmış,
    "ileride öderim" dedi...
    esnafız ya biz de,
    "nasıl" diye sormuş bulunduk...
    "orospuluk yaparım" dedi.
    "istersen metresin olurum".
    içime bişey oturdu.
    ağlamaya başladım...
    ama ne ağlamak?
    işte o gün,
    bir inandım orospuya tam yirmi yıl geçti...
    uzatmayalım zagor'a müebbet verdiler.
    ama rahat durmaz ki piç...
    ha birini şişledi,
    ha firara teşebbüs...
    o şehir senin bu şehir benim,
    cezaevlerini gezip duruyor...
    orospu da peşinden...
    sonunda dayanamadım,
    ben de peşinden...
    önce dükkan gitti,
    ardından taksiler...
    karı terketti,
    peder kapıları kapadı...
    yunus gibi aşk uğruna,
    düştük yollara...
    iş bilmem, zanaat yok.
    bu durmuyor hiç.
    ilk yıllarda ufak kahpeliklere başladı,
    sonra alıştı...
    gözünü yumup yatıyor milletin altına...
    "gel dönelim" diye çok yalvardım.
    "evlenelim",
    "pederi kandırırım",
    "zagor'a bakarız"...
    kancık köpek gibi,
    izini sürüyor itin...
    ne yaptı buna anlamadım.
    kaç defa dönüp gittim istanbul'a.
    yeminler ettim,
    doktorlar, hocalar kar etmedi.
    her seferinde yine peşinde buldum kendimi...
    bir keresinde döndüm,
    biriyle evlenmiş bu, hamile...
    beni abisiyim diye yutturduk herife.
    nedense rahatladım.
    "ohh" dedim kurtuluyorum...
    bu da akıllanmış görünüyor,
    yüzü gözü düzelmiş...
    "çocuk" diyor bişey demiyor.
    sinop'ta oluyor bunlar...
    ben de döndüm istanbul'a.
    doğuma yakın zagor bir isyana karışıyor yine.
    hemen paketleyip diyarbakır cezaevin'e postalıyorlar...
    çok geçmeden bizimki depreşiyor yine.
    o halinle kalk git sen diyarbakır'a...
    üç gün ortadan kaybol.
    herif kafayı yiyor tabi.
    dönünce bi dayak,
    eşek sudan gelinceye kadar...
    kızın sakatlığı bu yüzden.
    sonra çocuğu doğuruyor.
    durum hemen anlaşılmamış.
    ortaya çıkınca bi gece,
    esrarı çekip takıyor herife bıçağı.
    çocuğu da alıp vın diyarbakır'a...
    zagorun peşine...
    allahtan herif delikanlı çıkıyor da,
    şikayet etmiyor...
    ben o ara istanbul'da,
    taksiden yolumu buluyorum...
    epey bi zaman böyle geçti.
    yine her gece rüyalarımda bu...
    zagor'un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra,
    bi gece bi büyükle eve geldim.
    hepsini içtim...
    zurnayım tabi,
    bi ara gözümü açıp baktım,
    karlı dağlar geçiyor.
    bi daha açtım başımda bi çocuk,
    "kalk abi diyarbakır'a geldik" diyor.
    baktım sahiden diyarbakır'dayım...
    bi soruşturma,
    kale mahallesi vardır oranın...
    bi gecekonduda buldum.
    malımı bilmez miyim?
    görünce hiç şaşırmadı.
    hiç bişey demedik.
    o gece oturup düşündüm,
    "oğlum bekir" dedim kendi kendime,
    "yolu yok çekeceksin"...
    "isyan etmenin faydası yok",
    "kaderin böyle", "yol belli".
    "eğ başını usul usul yürü"...
    o gün bu gündür,
    usul usul yürüyoruz işte...
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük