ahmet sağırlının harika bir yazısı.. bu yazıyı cüzdanımda taşıyorum, okumayı unutmayayım diye..
--spoiler--
Meşhur Fransız profesörü Poincare, ölümünden önce hafızasını kaybetmiş.
Son gününde ziyaretine gelen arkadaşı, Poincarenin hanımını çok telaşlı görmüş.
Demiş ki hanımı;
- Bugün durumu iyice ağırlaştı. Hafızasını kaybetti, artık beni bile tanımıyor; konuşamıyor.
-Ben onu konuştururum demiş, arkadaşı ve Poincareye sormuş:
- 12nin karesi kaç?
Üst üste tekrarlamış Fransız profesör:
- 144, 144, 144...
Fıkra değil, yaşanmış bir olay.
...
insan, tıpta agoni denilen sekerat-ül mevt (can çekişme anı) halinde şuurunu da, hafızasını da kaybedermiş.
Lüzumlu bazı bedeni fonksiyonlarını (dolaşım ve solunum) zorlukla yapabilirmiş.
işte bu anda sadece kalpte yer eden sevgi ve meyil kalırmış.
Derdi davası rakamlar olan Poincare işinde fani olmuş. Ömür boyu uğraştığı işi kalbinde yer etmiş ve kemikleşmiş. Tek hedefi olan rakamlarla kalbi hemhal olmuş.
Bu olayı nakleden psikiyatra sordum:
-insan agoni halinde şuurunu kaybediyorsa sorulara nasıl cevap veriyor?
Anlattı:
- Bu haldeki insanlar için bazı bilgiler akıl meselesi olmaktan çıkıyor. Kalp meselesi oluyor. Şuurunu kaybediyor ama derdi davası haline gelen iş kalbinde yer ediyor.
-Adam bakkal ise bakkallıkla ilgili şeyleri unutmaz mı?
-Hayır öyle değil. Her insanın elde etmek istediği, varmak istediği bir hedef olur. insanın ele geçirmek için bütün kabiliyetini seferber ettiği şey ne ise o insan için mabud odur. Önemli olan adamın bakkal, manav, kasap olması değil.. Kavuşmak istediği şey.
Çünkü kalpte yer eden bu arzudur.
....
Ayhan Songarın hocası Necmettin Polvan, sekerat-ül mevt haline gelince;
-Işıkları söndürün, sayaç dönmesin demiş.
insanlar ölürken hafızalarında değil, kalplerinde yer eden şeyleri tekrarlarmış.
Yaşarken neyi dert ve dava edinmişse ölürken onu fısıldarmış.
--spoiler--