Ninem, şifalı otlardan ev ilaçları yapmakta başarılıydı. çocukluğumda izmir'deki hastanelerin hepsi yabancılarındı. Osmanlının izmir'de kurduğu ilk hastane,
Guraba-i Müslimin yani "Kimsesiz islamlar" adını taşıyordu. Hastanenin adı bile yalnızca izmir'in değil, tüm devletin içinde bulunduğu durumu anlatmaya yeterliydi. Kavrayabildiğimiz en önemli gerçek ise, islam'ın
mutlak yoksul ve garip olacağı idi. Hazin bir tabloydu
bu..
Ninem ağır biçimde hastalanmıştı. izmir'in tanınmış doktorların'dan Rum istalyanos Efendi'yi getirdik. Reçete yazdı. O zamanın ilaçları günümüzdeki gibi hazır ambalajlarda satılmazdı. Eczanelerde kazanlar, imbikler içinde yapılır, havanlarda dövülür yada geniş kavanozlarda dakikalarca sallanarak karışım haline getirilirdi. Babam Beni derhal Rum LAzarides'in eczanesine gönderdi. Koşarak eczaneye gittiğimde " seyahat nedeni ile kapalıdır" yazısını üzülerek okudum. Bu kez yine koşarak eşref paşaya çıktım. Ermeni Sahinyanın eczanesinde uzun bir süre bekledikten sonra ilaçları yaptırdım
Zavallı kadıncağız bir eczanede üstü beyaz önlüklü bu kadar genç bir Türk'ün bulunabileceğine inanmıyordu. Ne istediğini öğrendim. istediklerini verdim. Tam ayrılacakken dayanamadı ve sordu " evladım sen islammısın? " evet dediğim zaman gözlerinden yaş geldiğini hatırlıyorum.
Tilkilik semtinin o günlerde Türklerle dolu olmasına karşılık yönetimimdeki bir Türk eczanesinin çevre tarafından bile yadırgandığını biraz da acıyla hatırlarım