dünya tarihine bakıldığında aynı kökenden gelen kabilelerin zamanla yabancılaşmasına çok sık rastlanır. özellikle aynı dil ailesine mensup toplumlarda (aynı dili konuşan demiyorum) ortak tarih tezi daha güçlüdür.
Temuçinin annesinin bir türk kabilesi olan merkitlerden olduğu ve ölene kadar annesine göz kulak olduğu bilinir. dolayısıyla türk kültürüyle yetişmiştir denilebilir. Fakat baba tarafından türk olup olmadığı konusunda net bir bilgim yok.
diğer taraftan acımasız bir komutan olduğu doğrudur. bu da o bölgedeki hakanların genel özelliğidir (attila gibi, aksak timur gibi vs.) fakat cengiz hanı farklı kılan savaşmayı son bir çözüm olarak görmesidir.
Cengiz hanın batıya yaptığı seferlerin temeli ticaret yapmak isteğiyle harzem iline gönderdiği elçilerinin casus diye kılıçtan geçirilmesi ile atılmıştır.buna rağmen cengiz, harzem hakanına bana suçluları gönderin demiş fakat olumlu bir yanıt alamamıştır.
Bunun ardından batıya doğru seferlerine başlamış ve sanılanın (ayrıca da timur'un ve benzerlerinin) aksine teslim olan şehirlerde ne söz vermişse onu uygulamıştır.
Amacı moğol ve türk kabilelerini birleştirmek ve devlet yapısını oluşturmak olmuş fakat hayatı savaşlarla geçmiştir.
Harzemşahlarla yapılan savaşta oğul celalettin o kadar yürekli bir şekilde savaşmıştır ki, okla öldürülmesini öneren komutanlarına böyle bir yiğidin karşısına çıkabilecek bir yiğit varsa onu gönder okla öldürmek haksızlık olur diyerek cevap vermiştir.
neticede türk olma ihtimali ağır basmaktadır, moğol ve türk halklarını idare etmiştir fakat moğollar için türklerin kuzeni diye bahsedilir (bkz: Jean Paul Roxe - Türklerin tarihi)
Not: bu tarz konulara ırkların özellikleri değil, tarihi değerler ve gerçekler üzerinden bakılması gerektiğini düşünüyorum.