"...gölge oyunu bunlar fikret. duygular, hisler bu gün de yoklar, yarın da olmayacaklar ama biz hep varmış gibi davranacağız ve bundan memnun olacağız..."
öyle öyküler vardır ki okuyup-bitirdiğiniz vakit kitabı kapatır ve kahramanının yerine kendinizi koyup "ben olsaydım" dersiniz. "acaba ne yapardım? neler düşünür, hisseder ve hissettiklerimi sözcüklere nasıl dökerdim?" öyküyü ve onun detaylarını değil kahramanlarını ve yaşanan olayları düşünürsünüz. bir öykü yazımında, hedeflenen de budur zaten.
"...karanlık odanın içinde burcu kayboldu. sessizlik tekrar hakim oldu. sessizliği bozan tek şey, sobanın içinde yanan odunların çıtırtılarıydı. kül olmaktaydı odunlar tıpkı yanan her şeyin sonunda kül olacağı gibi. fikret, o gece sabaha kadar uyumadı. sabaha kadar gözlerindeki sızıntı dinmedi..."
ve onlar öyle öykülerdir ki; "anlatımımla, sözcüklerimin seçimiyle, tümcelerimin oluşturulma biçimiyle, kurgumla, iskeletimle, girişim-gelişmem-sonucumla, kısacası her anımla sahiciyim, gerçeğim, yaşanmış-hissedilmiş-aktarılmışım" der. kurgulanmıştırlar çoğu kez fakat bunu kanıtlayan en küçük bir belirti dahi yoktur. şüphe etmezsiniz gerçekliğinden.
"...ben hep üzgünüm burcu, ben hep üzülüyorum çok üzülüyorum burcu. tanımadığım insanlara, hatta gerçekten var olmayan insanlara bile çok üzülüyorum. hikmet'e üzülüyorum mesela. raskolnikov'a , boromir'e , hüsnü'ye üzülüyorum üzülüyorum işte aslında iyi olan ama başlarına kötü şeyler gelen insanlara çok üzülüyorum. sevdikleri uğruna feda edecek bir şey bulamayan ve sırf feda olsun diye kendilerinden parça verenlere üzülüyorum. eve ekmek alamadan dönen tüm babalara üzülüyorum. oğlunun önlüğünü dikerken yenisini alacağına dair yalandan söz veren fakir annelere üzülüyorum. sıra arkadaşının kalem kutusuna imrenen yedi yaşındaki çocuğa üzülüyorum. tüm sahtekârların içinde gerçekten yiyecek ekmeği olmadığı için dilenen ve sırf insanlar onu sahtekar sandığı için açlıktan ölenlere üzülüyorum. bu üzgün olma durumuma bakınca, kendime de üzülüyorum bilemezsin burcu, içim parçalanıyor..."
bu öyküler, özel olduklarını her halleriyle belli ederler. sonuna ulaştığınızda tüylerinizin ürperdiğini hissedersiniz. o derece çekmiştir sizi içine, soluk bile almadan okuyup-bitirmişsinizdir.
işte! soba ateşinde gölge oyunları bence böylesine başarılı bir eser. eser sözcüğünü bilinçli olarak kullandım zira, kitabevlerinin raflarından satın aldıklarımızın dahi çoğundan güzel ve etkileyici buldum ben onu. kurgulama biçimi, yazım kurallarına uyumu ve akıcılığı, duygu dolu-etkileyici anlatım tekniği ile dört-dörtlük bir öykü bu.