şehircilik anlayışının, farklılığa tahammülün ve bir kültür başkenti yaratmanın özümsendiği, metropol kelimesine varlığıyla anlam katan şehir.
şöyle ki...
belki de en sade ve en anlamlı anıt ikinci dünya savaşında alman bombardımanı nedeniyle ölen "gönüllü işçi kadınlar" anısına yapılandır. kırım savaşı anısına yapılan anıt ta bir türk için en azından anlamlıdır.
nothing hill tam anlamıyla bir antika cenneti, insanı büyülüyor. meraklılarını şeker çuvalına düşmüş afacan kadar mutlu edebilecek bir yer.
buckingham sarayına gelince... sarayın giriş kapılarının karşısında yer alan, sol taraftaki heykelin işçiyi temsil ettiği elinde bulunan çekiç'ten bellidir. sağ tarafta ise elinde orak bulunan ve çiftçiyi temsil eden bir kadın yer almaktadır. sembolizasyon dedikleri böyle bir şey olsa gerek.
çiftçinin fotosunda farkında olmadan bir de uçan daire çekmişim nasa'ya gönderdim cevap bekliyorum.
devam...
ayrıca sarayın parkında kocaman mor bir ağaç vardı, adeta hayatın anlamını bulmuş... neyse abartmıyayım lost'un finalini izlemiş gibi bakakaldım sevgili okuyucular.
genel olarak şehirdeki mimari tek kelimeyle inanılmaz iki kelimeyle yine inanılmazdır, ikinci kelimeyi bulamadım. neyse.
ve insanı içene çeken bir piccadilly circus vardır ki, kelimeler yetersiz kalır gözlerinizle görüp içine doğru çekilişinizi hissetmeniz gerekir. baktığımda kendimi eczanede adı okunup, prozac'ını alması istenen ally mcbeal gibi küçücük hissettim.
ayrıca haftanın her günü, günün her saati, her yerde, koşuculara rastlayabilirsiniz.
kısaca londra taksileri, çift katlı otobüsleri, telefon kulübeleri, mimarisi ve parklarıyla anlatıldığı gibi olmakla beraber anlatılanlardan çok daha etkileyicidir.