Ölümümü düşünüp de ağlamak saçma geliyor. Sanırım bunu hiçbir zaman yapmayacağım. Ölümüme hiçbir zaman kılıf biçmedim, "şöyle öleceğim, böyle öleceğim" diye. Günün birinde elbet ölünecek ama tasarlanacak bir şey yok. Ölüm hakkında düşündüğüm bir şey varsa, o da, o anki psikolojim ve geriye baktığımda neler gördüğümdür. Geriye bakıp mutlu olabiliyorsam ne mutlu. Geriye bakıp mutsuz ve umutsuz bir yaşam görmüşsem vay halime.
Yaptıklarımdan değil, yapmadıklarımdan pişman olmalıyım. Denemekten zarar gelmez. Bir hatayı bir kere yapmalı, tekrarladığın vakit pişman olmalı ve yaşadığın pişmanlıktan gururunu bir kenara itip, rasyonel düşünceyle ders çıkarmalısın. Lakin her birimiz insanız, kusursuz değiliz. Kusur, insanın tabiatında yaşar. Kusurlu yanlarımızla savaşabilmeliyiz. Bunu ise ancak ve ancak özeleştiri yaparak başarabiliriz. Çaresizlikle barışık bir yaşam sürmek basit ve acıdır. Muvaffakiyetimizi özeleştiri ve iç mücadelemizle sağlamalıyız.
Ne var ki insanın başa çıkamayacağı şeyler vardır; ölüm gibi. Bünyevi ve manevi hastalıklarla tıp yoluyla başa çıkma imkanlarımız vardır fakat ölümün çaresi yok. Ölüm, dünya tabiatının karşımıza çıkardığı en zorlu olaydır. Kıssadan hisse; ağlanacak bir şey varsa o da çaresizliğimizdir.