Bir çırpıda okunan ve betimlemeleri enfes olan bir hikaye. şu cümledeki özene bakar mısınız?
'neoklasik tarzda döşeli ve üzerine düşen ışığın etkisiyle göz kamaştırıcı bir hal alan, beyaz renkli perdeleri, işlemeli beyaz yatak örtüleri, beyaz peluş halısı, mobilyası ve odanın bir köşesinde, ilk bakışta dekoratif bir unsurmuş gibi duran fakat gerçekte harlı yanan çinilerle bezeli beyaz sobası ile adeta versailles sarayı'nın o mükellef yatak odalarından birindeydiler, gonca ve hakan. '
sobaya atılan elbise, erkek egemen toplumun değer yargıları ile şekillendirilmeye çalışan kadının, önemsenmediğini fark edince ne kadar kızabileceğini gösteriyor. ayrıca yukarıdaki cümlede tasvir edilen soba eviniz ne tarzda döşenmiş olursa olsun sahip olmayı isteyeceğiniz bir şekle sahip. yazarın sobayı tarif etmedeki ustalığı takdire şayan. öyle ki, ister istemez o odayı ve o sobayı gözünüzde canlandırıp öyküye öyle devam ediyorsunuz.
Kadınların toplum içinde sürekli olarak birilerinin karısı ya da bazılarının annesi olarak anılmadan önce her birinin aslında başlı başına bir birey olduğunu vurgulayan bu hikaye bu sayıya çok yakışmış.