17 yaşındaydım. annemin amcası o sene öldü. baba yarısı diyebileceğim bir adamdı. babamla yaşıt gibiydi. zaten annemin dedesi ile annemin babası bir ara çocuklar için yarışıyormuş. yani annem sondan iki halasından ve bir amcasından büyüktür. neyse babam yurt dışında çalıştığından dolayı benle çok ilgilendi. çocuğu benle yaşıttı. ve tek kardeşim dediğim adamdır şu ana kadar. lan o koca adam beyin kanserinden öldü. sigara kullanmazdı, içkisi de yoktu. çocuklarını çok severdi. ama yengeyi çok sevmezdi daha doğrusu sevemezdi fazla. bizim karadenizde bir laf vardır. ya sevdiğini alacaksın ya aldığını seveceksin. annemin dedesinin inadından dolayı sevdiğini alamamıştı. halasının kızını almışlardı ona. o asla kabullenemedi. bu psikoloji yedi, bitirdi o adamı. çok kişinin öldüğünü gördüm ama hiçbiri benden bu kadar şeyi alıp götürmedi. ağladım lan. sesim duyulmasın diye ağladım. yahu kafamdaki iyilik timsali bu adam ölemezdi. oğlunun yani kardeşimin yanına gittim. o hiç ağlamadı. daha çok sorumluluk üstlendiği için o gece çocukluğunu, gençliğini bırakıp artık yetişkin olmuştu. herkes cenaze için oradayken onunla birlikte karadenize gittik. daha doğrusu yürüdük. uzun yoldu ve bize eşlik etmesi için yanında dedesinden aldığı iki paket sigarayı da getirmişti...