söykü dergisi sayı 15 soba

entry41 galeri
    13.
  1. sobanın anlamı | influx

    yoğun duygusal içeriğe sahip öykülerde ya da öykülerin böylesi bölümlerinde okuyucuda tam motivasyon gerçekleşir. öyle ki, en ufak ayrıntılar dahi dikkat çekici olurlar. dolayısı ile bu tür bölümler kaleme alınırken metne daha bir özen göstermek, tümceler ardı-ardına oluşturulur ve dizilirken kullanılan sözcüklerin taşıdığı ve ifade ettiği anlamlar kadar, metnin yapısını da önemsemek gerekir.

    öykülerde gerçekleştirilen durum tasvirlerinde, aynı varlık isimlerinin ardı-ardına tekrar edilmesi, okuma ahengini bozduğu gibi okuyucu açısından rahatsızlık verici bir durumdur. cümlenin kurgulanış biçimine göre, özne ya da nesne olarak bu varlıkların isimlerini tekrar tekrar yazmak yerine, cümleleri birbirine bağlamak suretiyle metnin okunmasında akıcılık sağlanabilir.

    "...sağ eliyle dolma kalemini kavradı, defterin sayfasını çevirdi ve sayfanın en üstüne büyük harflerle "hayat" yazdı. sol elini çenesine götürüp sıvazlamaya başladı, sol elini viski dolu şişenin ağzına götürerek, şişenin ağzındaki cam tıpayı kaldırdı. şişeyi kavrayıp bardağa tek yudumluk viskiyi yavaşça akıttı ve şişeyi masaya bıraktı. bardağı sağ eliyle kavradı ve bardaktan bir yudum viski aldı, bardağı hızlıca masanın üzerine bıraktı ve hafifçe itti..."

    yukarıdaki metinde gerçekleştirilen durum tasvirini, özüne hiç dokunmaksızın bir de şu şekilde ifade edelim;

    "...sağ eliyle dolma kalemini kavradı, defterin sayfasını çevirdi ve sayfanın en üstüne büyük harflerle "hayat" yazdı. sol eliyle önce çenesini sıvazladıktan sonra viski dolu şişenin ağzına götürerek cam tıpayı kaldırdı ve onu kavrayıp bardağa tek yudumluk viskiyi yavaşça akıttıktan sonra masaya bıraktı. sağ eliyle bardağı kavradı ve bir yudum viski aldı. ardından, hızlıca masanın üzerine bırakarak hafifçe itti..."

    görüldüğü gibi metnimiz daha kısa ve daha akıcı bir hal aldığı gibi ardı-ardına sağ/sağ, sol/sol, bardak/bardak, şişe/şişe tekrarlarının yarattığı itici halden de kurtulmuş oldu.

    aynı durum, şu metindeki 'bluz' ve 'sandık' için de tekrarlanabilir şüphesiz;

    "...yatağının ucunda duran meşe ağacından yapılmış sandığın kapağını kaldırdı sandığın içinde duran yeşil bluzu elleriyle tutarak hafifçe yukarı kaldırdı. bluzu burnuna yaklaştırdı ve kuvvetlice bluzun üzerindeki kokuyu içine çekti. bluzu usulünce katlayıp yavaşça sandığın içine bıraktı ve sandığın kapağını kapattı..."

    öykülerin yapısal kurgusunda dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli husus, blok haldeki paragraflardan kaçınmaktır. bu tip paragraflar, okuyucu için korkutucu olduğu gibi okuma esnasında, sehpada duran çay bardağını veya içki kadehini almak için verilen kısa aralardan sonra metne yeniden dönüldüğünde kalınan yeri bulmak açısından da okuyucuya büyük kolaylık sağlar. bu bağlamda, öykümüzün son paragrafının en az dört paragrafta sunulması yerinde olurdu bence. hem böylelikle, okuyucuya da bir nefes alma imkanı yaratılmış olabilirdi.

    influx'un, bildiğim kadarıyla ilk öyküsü bu ve bence onda ciddi bir duygusal potansiyel var. örneğin şu iki tümce;

    "...bilakis hayat zalimdir, birine sırılsıklam aşık olursun, onu hayal edersin, acı çekersin. hayatını birleştirmek istersin onunla, ama hayat, nefret eder senden, imkan vermez sana..."

    ve şunlar bunu gerçekten de kanıtlar nitelikte;

    "...onu kaybettiğimden beri hiçbir kadını sevemedim, hiçbir insanı tam olarak sevemedim. neredeyse yarım asır oldu, ve zannediyorum ki bakir ayrılacağım bu dünyadan. inandığım bütün değerleri kaybettim, sadece ona kavuşabileceğim başka bir dünyayı hayal edebiliyorum, ona orada sarılabileceğim, teninin kokusunu ağır ağır, içime sindirerek çekebileceğim tertemiz bir dünyayı..."

    ancak, yapısal kurgu anlamında kendisini biraz geliştirmesi gerekiyor. istedikten sonra bu, kısa sürede sahip olunabilecek bir öğretidir. yeter ki içi, bu sıcacık ve üretken duygusallığı kaybetmesin.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük