üniversite anılarından bir gülümseten bir hikaye. üniversite 2. sınıftaydım sınıfımıza türk fakat azerbaycan'a bakü üniversitesine gitmiş daha sonra geri gelmiş yeni bir arkadaşımız geldi. ilk günden itibaren sınıfta dikkat çeken bir arkadaştı fakat kimse ona yaklaşıp arkadaş olmuyordu. ilk zamanların verdiği soğuklukla arkadaş ortamına girmeye çalışıyordu. bir gün bölümde bozcaada'ya arazi gezimiz olmuştu. hocanın talimatıyla geziye gelenlerden para toplanıp bir sürü tavuk eti, köfte, kanat vb. kızartmalık malzeme aldık. daha sonra arazide bu malzemelerin hazırlanması görevini hoca bize verdi gelen her kişi için kızartmaları kızartıp yemesi için hazırladık ve daha sonra fazla bir miktar tavuk eti, köfte vb. birçok malzeme arttı. hoca gezi sonrasında arkadaşlarla bu kalanları aranızda paylaşın diye talimat verdi. tabi biz grup olarak aramızda et dağılımını yaptık bunu duyan yeni öğrenci kardeşlerim bir paket bana da ayarlayın diyerek muhabbete girdi tamam kardeşim ayarlayacağız sana da dedik. fakat gezi bittiğinde otobüsten indiğinde bizim gruptan kimseyi çevresinde bulamadı arazi olduk. ertesi gün okulda bu yeni gelen arkadaşla güzelce makara yaptık ve böylece tanıştık daha sonra üstümüze kalan etlerle büyük içkili bir sofra kurduk arkadaşı da trakyalı grubu olarak aramıza aldık böylece tanışmış ve evinin de bize yakın olduğunu öğrendim ve zamanla yakın arkadaş olduk.
sonra bu bursa' lı arkadaşımın 1 bira ile sarhoş olduğunu gördüm ve onu yetiştireceğime ve daha iyi bir içici olacağını söyledim. evinin yakın olmasından dolayı her gece onların eve 1.5 lt' lik şarap alıp gidiyordum o zamanlar şarap sudan ucuz tabi. zamanla biz iyice şarap içmeye alıştık arkadaşımda kendini iyi bir şekilde geliştirdi. fakat bir gün farklı bir şey oldu ben yine 1.5 lt' lik şarabımı alıp arkadaşın evine gittim şarabımı yere koydum benim tercihimden dolayı şarabı gazozla karıştırmayı severim. gazozla şarabı yan yana koyup koltuğa oturdum; daha sonra bakü' den gelen arkadaş ve ev arkadaşı birden hareketlilik yaşadılar şöyle bir diyalog geçti:
- aga huni yok bizde ne yapalım? (bakü' den gelen)
- aga leğen var dolabın içinde onu kullansak olur mu? (bakü' den gelenin ev arkadaşı)
- dayı siz ne arıyorsunuz? (ben)
-huni arıyoruz kardeşim; ama leğen var işimizi görür mü? (bakü' den gelen)
- aga leğen ile huniyi ne yapacaksınız. (ben)
- aga şarapla gazozu nasıl karıştıracağız.(bakü'den gelen)
diye cevap verince ben zaten siz neyin kafasını yaşıyorsunuz diyerek gülmekten yarıldım. daha sonra onlarda olayı anladılar kendi kendilerine gülmeye başladılar bizim aklımızda ne vardı amacımız neydi diyerek güldüler güzel bir hikaye kaldı bize güzel bir anı ayrıca.