normalde hiç beceremem film kritiği yapmayı. ama 1-2 noktaya değinmeden geçemeyeceğim.
her şeyden önce bradley cooper harikaydı. limitless veya hangover'daki bradley cooper ile bu filmdeki bradley cooper arasında dağlar kadar fark var. oyunculuk öğrenmiş gelmiş resmen. oscar'ı alabilir mi? sanmıyorum. ama yine de oscar adaylığını hak ettiği tartışmasız bir gerçek. canlandırdığı karakter de oyunculuğu kadar iyiydi. akıl hastanesinden yeni çıkmış, aslında tam olarak iyileşememiş, karısına hala aşık fakat karısı tarafından sevilmeyen bir adam. saf, temiz. tam anlamıyla olmuş bir karakter.
jennifer lawrance'ın oyunculuğu için de aynı hisleri besliyorum. gerçekten güzel bir oyunculuk sergilemiş. canlandırdığı karakter bana her ne kadar itici gelse de, güzelliğiyle bu iticiliği kapatmış görünüyor.
robert de niro, robert de niro gibiydi. yapımcıların robert de niro'ya akademiye selam çakmak için yer vermiş olması beni rahatsız etse de, robert de niro üzerine düşeni fazlasıyla yapmış, oscar adaylığını da kapmıştır. oscar'ı bile alabilir, ümitliyim.
öyle ya da böyle, 8 dalda oscar adayıdır bu film. belki büyük çoğunluğunu alamayacak ama yine de iyidir, hoştur.
genel konusu itibariyle ilgi çekici bir film. oturup izlemelik, zaman geçirmelik. fakat sonu tam anlamıyla rezaletti. daha klişe olamazdı herhalde. koştu arkasından yetişti, yakaladı, öpüştüler. çok mu düşündünüz bu son için? bitse de gitsek havasında bir son olmuş resmen. sevgili david russell'a buradan "yuh" diyor, bu boktan entry'yi de burada noktalıyorum.