birkaç sahnede kendimi ağzım açık izlerken buldum, bunlar;
- girişteki hayvanat bahçesi introsu. ortam mükemmel, hayvanlar inanılmaz.
- geminin batış sahnesi. su altında pi'nin geminin yavaş yavaş süzülmesini izlemesi.
- deniz anası görsel şöleni.
- pi'nin richard parker'a "nereye bakıyorsun" diye kızıp dururken, kendisinin deniz altındaki hayal dünyasına dalması.
film sonunun izleyice bırakılması güzel olmuş. inception'daki gibi topaç düştü mü sorusu akıllara geliyor. ben ilahi bir gücün dahil olduğu ilk hikayeyi seçiyorum. bunun ilk nedeni kendi inanışım, ikincisi ise batan gemiden annesini kurtulma ihtimalini görmüyorum. hayatta kalmak adına düşmanını beslemesi, hatta kucağına alıp sevmesi insanın çaresizlik durumlarında neler yapabileceğini gösteriyordu.
iç burkan detaylardan biri ise pi'nin hayatında önem verdiği kişilerle vedalaşamaması idi.