söykü dergisi sayı 15 soba

entry41 galeri
    9.
  1. kış masumiyeti | allahsiz kitapsiz cahil kadin

    sevgi vermenin neden bizlerden bir şeyler eksiltmekte olduğunu düşünürüz hep? üstelik, sevgilerimiz içimizde kaldığı, onları çevremize dağıtmadığımız sürece çevremizdekilerin gözünde değerlenip-çoğalamayacağımız açık olduğu halde.

    - bu cimriliğimiz, yaşamlarımızı yaşayış biçimimiz ile alakalı olsa gerek.

    çokça üretip hızlıca tüketmek üzerine kurulu bir düzende, yalnızca mal-mülk ile sınırlı kalmıyor hızlıca üretilip-tüketilenler. ilişkileri, aşkları ve insanları da hızla elde edip çabucak tüketmeye başlıyoruz istemsiz. o denli hızlı yaşıyoruz ki hayatı; detaylardaki güzellikler atlanıyor, kolay elde edilenler değersizleşiyor, zor elde edilenler ise sadece elde edildikleri an için bir değer taşıyor, ardından pul oluveriyorlar her ne iseler artık.

    "...Hep dersin ya demirden bir kalbin var, sevgi işlemez! diye. Ben çocukken, kabına sığmayacak kadar çok sevgi vardı bedenimin içinde, her bir hücremde... Çetin bir kış gibi geçti hayatım ve her kar fırtınası, her sel, her kasırga sevgi yığınından alarak götürdü, eksiltti..."

    yaşamın, aylin'in bedeninden sevgiyi nasıl da alıp götürdüğü ne güzel ifade edilmiş öyle değil mi? şimdi bu paragrafa aşağıdaki iki paragrafı da ard-arda ilave edelim;

    "...okuldan geldiğimde sobanın arkasında bulunan küçücük tekli koltukta büzüşür, kömür aleviyle al al olmuş yanaklarımın ateşiyle çocuk masumiyeti kokan rüyalara teslim ederdim kendimi. Derken büyümeye başladım. Kışların masumiyetini korumaya kömürün alevi, sobanın ateşi yetmedi..."

    ve durmadan devam ediyoruz;

    "mutsuz bir kadının çocuğu olarak var olmaya çalışmak belki de var oluş savaşlarının en zoruymuş, büyürken bunu anladım. Bu savaşı verirken eksilttiğim çocukluğum ve sevgi birikimim yerini hiçbir zaman seni mutlu edemeyen ve her zaman şikayet ettiğin demirden kalbe bıraktı."

    bu üç paragraf öykünün bel kemiği aslında; tüm yapı bu üç paragrafın üzerine çatılmış, öykü bu temel üzerine bina edilmiş ve ben, çok belirgin bir örnek olduğu için sizlere bunu aktarmak istedim.

    diyorum ya hep! yapısal kurgu, iskelet, bel kemiği vs. işte! o bu öykü için bu üç paragraftır ki gerisi şüphesiz gerekli fakat teferruatlardır.

    bu üç paragrafı öyle hemen geçmek olmaz. zira, bu kadar küçük metinlere bu denli büyük anlamlar yüklemek, üstelik bunu yaparken amatörlükten uzaklaşıp profesyonelliğe varan zengin ifadeler kullanmak azımsanacak bir iş değildir. bunun için de yazarı ayrıca tebrik etmek gerek.

    kendi kullandığım teferruat ifadesine takıldım aslında. bilmem! "bunu söylerken aşağıdaki şu metne haksızlık mı ettim acaba" diye;

    "iki farklı dudak birbiri ile buluşup bir olduğunda, ölümsüzlük akıtan çeşmeden içeri girmişti. achilles'in ölümsüzlük kuyusuna girmesi gibi... diye geçirdi içinden. Yana yana eridi, yok oldu Selim ölümsüzlüğün dipsiz kuyusunda."

    - hoş gerçekten...
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük