uludağ sözlük gece yarısı hikayeleri

entry29 galeri video1
    7.
  1. lise 2 nin 2. döneminin başıydı. ruhumdaki fırtınalar durmuştu. o kadar ki yel esmiyordu. bir gün koridorda aptal aptal etrafa bakarken birini gördüm. yeni birini. daha önce görsem unutamayacağım birini. o kadar güzeldi ki giderken aklımı da yanında götürdü.

    bir gün sonra koridorda bekleyip peşine takıldım. adı raziye idi. babası buraya tayin olmuş, başka bir şehirden gelmişti. etrafı her tenefüs kalabalıktı. nasıl konuşurum nasıl arkadaşlık teklif ederim diye uykularım kaçmaya başlamıştı. her gün onun peşindeydim artık. eminim her tenefüs en az 20-25 teklif alıyordu ve benim şansım gitgide azalıyordu. sınıftaki kız arkadaşlardan bu konuyla ilgilenmelerini istedim. sonuçta onlar iş bağlama konusunda üstad seviyesindeydiler. kızlar bakalım dediler. içim çok rahatlamıştı. onlara çok güveniyordum, halledemeyecekleri iş yoktu. dünyanın en tipsiz adamını öyle parlatıp anlatırlardı ki bir kızın kabul etmemesi için henüz doğmamış olması gerekirdi, o derece. sanırım onlarda benden kurtulmak için kabul ettiler. her birine beşer kez
    teklif etmişliğim vardı ama bonservis sorunları nedeniyle işi imzaya dökememiştik.

    okul çıkışı klasik bir sap gibi takip edip evlerini öğrendim. aslında tam olarak evi sayılmazdı. biz ona apartman desek daha iyi olurdu çünkü. hangi katta, hangi dairede oturduğunu bilmiyordum henüz. ama olsun orda olduğunu biliyordum işte. akşamları öyle tavaf edip durdum apartmanlarını. sokak lambalarıyla arkadaş oldum.

    bir kaç güne bizim kızlardan haber geldi. tamam seninle görüşecek dediler. içimden üçlü çektim oley oley oley. bahçe kantinin yanındaki banklarda 4. tenefüs beni bekleyecekti. peki ben 4. tenefüsü nasıl bekleyecektim? insan bir sonraki tenefüse randevu verir değil mi? 3 tenefüs sonraya kadar randevuları doluydy demekki. neyse görüşmeyi kabul etmesi bile benim için bir fırsattı ve bunu değerlendirmek için bildiğim tüm hokkabazlık numaralarını yapmalıydım, öyle de olacaktı.

    zil çalar çalmaz koşarak gittim ve oradaki bir banka oturdum. 3-4 dakika sonra raziye geldi. merhaba murtaza deyip oturdu yanıma. yüzünde garip bir tebessüm vardı. sanki kahkaha atacakmışta kendini zor tutuyormuş gibiydi. ona bakınca yüzüm kızaracaktı biliyordum ama bu fırsatı kaçırırsam küme düşebilirdim. fazla zaman kaybetmemem gerekiyordu ve hemen maruzatımı anlatmam gerekliydi. çünkü zil çalınca fareye dönüşme ihtimalim vardı. lafa girdim.

    m: hoş geldin raziye
    r: merhaba murtaza, çok bekletti mi?
    m: yok yok ben de yeni geldim zaten.
    r: hayırdır, bana söyleyeceğin önemli şeyler varmış.
    m: evet sana söylediğim için önemli, yoksa kendi kendime konuşunca alamlı olmuyor.
    r: tamam anladım, çalışıp gelmişsin ama hadi anlat.
    m: ben senden hoşlandım raziye. sana tutkuyla bağlandım.
    r: bir hevestir, gelir geçer merak etme.
    m: yok kız vallaha heves değil. sana aşık oldum sana.
    r: sen aşk sanıyorsun ama değildir o. bir kaç haftaya geçer.
    m: sen beni dinlemiyorsun ama. seni seviyorum ben, seni görebilmek için geceleri evinizin oralarda dolanıp duruyorum.
    r: evimizi nerden biliyon murtaza? beni takip mi ettin yoksa ?
    m: evet canım. takip ettim. ama sadece apartmanınızı öğrenebildim.
    r: sen baya baya aşıksın o zaman.
    m: heralde canım boş konuşmuyoruz biz. ee ne diyorsun?
    r: biraz zaman ver bana murtaza. düşünmem lazım, kendimi dinlemem lazım.
    m: bir ik gün içinde cevabını söylersen sevinirim. seni beklemek bile bana mutluluk verir ama uzatma ne olur.
    r: tamam çok bekletmem.

    dedi ve zil sesiyle birlikte ahenkli ahenkli yürüyerek okula girdi. bende yavaş yavaş sınıfa doğru yol aldım. sınıfa girince bizim kızlar eeeeee dediler. benimle beraber sizde bekleyeceksiniz dedim. sonra hep beraber offffff dedik.

    bir gün sonra tenefüste sınıfta mal mal otururken bizim sınıfın kapısından içeriye bir güneş girdi. hemen bir köpek gibi yanına koştum gel dedi. beraber aşağıya indik ve bana tamam dedi. okul çıkışı beraber gidelim mi? dedi bende tamam dedim. hoşçakal dedi ve gitti. ilk şoku atlatır atlatmaz sınıfa uçtum. emeği geçen tüm kızları öptüm. kızlar çok şaşırdı. ama şehvetli öpmedim, arkadaşça bir öpmeydi yanaktan.

    okul çıkışı acele etmeden çıktım sınıftan. kapıda beni bekliyordu. ilerdeki bakkaldan tek sigara aldım, yaktırdım. ordan ara sokağa daldık. ona çok teşekkür ettim ve onu üzmeyeceğime söz verdim. o da aynısından bana. havadan sudan konuşa konuşa apartmanlarının yanına geldik. bana oturdukları daireyi gösterdi ve bundan sonra yanlış evlere bakma dedi. bende memnuniyetle dedim. görüşürüz deyip gitti. bizim zamanımızda cep telefonu olmadığından numarasını isteyemedim...

    birbirimizi çok sevdik. ilişkimiz baya ilerledi. lise 3 te ailemle tanıştırdım ve ben de onun ailesiyle tanıştım. zamanla ailelerimizde birbirleriyle tanıştılar, onlarda birbirlerinden memnunlardı. üniversite sınavını kazanamadık. liseden sonra aynı dersaneye gittik. alanlarımız farklı olduğundan aynı sınıfta olamadık. ben sözelciydim, o eşit ağırlıkçı. sabah derse giriyorduk, öğleden akşama biryerlerde oturup konuşuyorduk. ama konuşmalara doyamıyorduk. sınav geldi çattı ve yine kazanamadık. sınavdan sonra abimle dersaneye gittik. dersanedeki rehberlik hocam abiminde eski hocasıydı. kazım hoca bu şehirden gitmezsen sınavı kazanamazsın dedi bana. abim de zaten bu sene benle gelecek, bizim orda ders çalışacak dedi. ben şok olmuştum. bundan haberim yoktu. ailem benim hakkımda bir kara vermişti ve benim bundan haberim yoktu.

    abimle eve geldik. evde kavga çıkaracaktım gelirken arabada düşünmüştüm. yemekte sofrada öylece oturup durdum yemeğe dokunmadım. annemin sorusunu bekliyordum, o sorunca konuya girecektim. annem beklenen soruyu sordu ve hemen daldım olaya.

    murtaza: beni şaziyeden ayırmak için abimle gönderecekmişiniz doğru mu?
    annem : ayırmak için değil bir işin olsun, bir okul oku diye.
    murtaza: benim niye haberim yok, oraya gidince onunla aramız soğuyacak öylemi?
    annem : daha gittiğin yok zaten. abin daha bir ay burda, baban senle konuşacaktı bunu
    babam : he yav, daha vakit var diye ben şey yapmadım, konuşuruz bi ara şimdi atar yapma
    murtaza: ayıp ya valla ayıp sizin yaptığınız, ben şimdi şaziyeye ne diyeceğim.
    annem : şaziyeye deki benimle evlenir misin de. annemler haftasonu gelip seni istesinler mi de
    murtaza: olur...

    annem öyle evlilik felan diyince yumşadım hemen pamuk gibi oldum. niyetleri gayet ciddiydi. vay be şaziye ve murtaza bir ömür beraber olacaktı.

    sabah erkenden uyanıp şaziyelere koştum. şaziye kapıyı açtı. daha yeni uyanmıştı, yüzünü bile daha yıkamamıştı, tüm güzelliğiyle karşımda duruyordu. evdekiler daha uyuyordu, bizde şaziyenin odasına geçtik. kanepeye oturduk. şaziyenin ellerinden tuttum ve benimle evlenirmisin dedim. şaziye ilk başta biraz afalladı çünkü daha önce bu mesleyi hiç konuşmamıştık. sonra da olmaz dedi. neden dedim. biz çok iyi anlaşıyoruz, birbirimizi seviyoruz neden olmaz. biz taşınıyoruz murtaza dedi. babamın tayini çıktı ve biz gidiyoruz. evlenmek için erken, bu konuyu konuşmak içinde öyle. ben üniversiteye gidip okuyacam, bir işe girmeden de evlenmem. ben de dedimki, hemen evlenmeyelim tamam, bir nişan takarız, işin adı koyulur, bende üniversite okumak istiyorum zaten ama hemen hayır deme neolur. lütfen ısrar etme murtaza dedi, evlilik farklı bir şey ve bizim evlenmemiz mümkün değil. tamam ben gidiyim o zaman dedim ve çıktım.

    en yakın dolmuşa atlayıp bir meyhanede aldım soluğu. içince hallolmuyordu ama hallolmayınca içiliyordu işte. en ucuz şaraplardan 2 şişe içtim. masadan kalkacak halim kalmadı. abimi telefonla aradım geldi aldı beni, önce biraz temiz hava sonra güzel bir yemek kendime getirdi. ben iyice ayılınca abim ne oldu lan dedi. bende harşeyi anlattım. şaziyenin aklıma gelen tüm akrabalarına küfrettim. eve geldik. annem sormadan onada anlattım her şeyi babama da o anlatacaktı. 2 gün yattım odamda. sonra şaziyelerin evine gittim artık çok geçti taşınmışlar...
    0 ...