BiR Levent Kırca mevzuudur gidiyor. Meğer 18 senedir epey bir adam o anı beklermiş.
Birisi Teke Teke çıksa da beni bir benzetse.
Levent Kırca bana Salak dedi ya, of anam ne sevinç, ne sevinç bazılarında.
Hakan Gündüz remiksini bile yapmış. Güzel de olmuş.
Doğrudur. Levent Kırcanın katıldığı Teke Tekte son derece kötü bir duruma düştüm. Çünkü benim derdim Levent Kırcayı konuk alıp rezil etmeye çalışmak, bitirmek değildi.
Böyle bir niyetim yoktu. Adam gibi konuşmak, sohbet etmek, sorularımı sormak istiyordum.
Levent Kırcanın da o niyette olduğunu zannediyordum.
Aslında başa dönmekte fayda var.
Program ekibi Levent Kırcayı davet ettiklerini söyleyince, Ne konuşacağız ki? diye itiraz ettim. Abi iyi olur deyince çocuklar, Tamam dedim.
Program günü Levent Kırca saat 23.00te başlayacak programa akşamüzeri saat 16.30da gelmiş.
Gelmiş ama ne gelmek.
Ben dışarıdaydım. Ekiptekiler, Levent Bey geldi diye haber verdiler.
Şaşırdım, programa 6 saat kala gelmişti. Ben gelinceye kadar benim odama alın, ağırlayın dedim. Kabul etmemiş.
Gazetenin otoparkında otomobilinin içinde oturmuş.
Çay getirelim demişler, kabul etmemiş.Akşam yemeğe davet etmişler, ona da Hayır demiş. 6 saat otomobilin içinde oturmuş.
Sonra da programa girdik.
Kırca gergin ve agresifti.
Ben de beklemediğim bir saldırganlıkla karşılaşınca sinirlendim. Soru sordum, yanıt vermedi.
Tekrarladım, şarkı söylemeye başladı. Hiçbirini yapmadığı zaman hakaret etti. Sinirlenmeme rağmen, Levent Kırcayı çok da kırmak istemedim. Yaşına, geçmişine hürmeten, söyleyebileceklerimi, dilimin ucuna kadar gelenleri tuttum.
Fox TVden gelen ve ayrılış hikâyelerini anlatan e-postayı bile okumadım. Sonunda ortaya hoş bir görüntü çıkmadı.
Sonuç olarak şunu anladım: Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayanlarla tartışmamak lazım. Çünkü onlar asla kaybetmiyorlar.