5 yaşındaydım ve o yıla dair net bir biçimde hatırladığım tek anı. derin uyuyan bir insan değilimdir fakat o gün nedense uyanamadım. hatta babam gelip kaldırdı deprem oldu kızım dışarı çıkıyoruz diye. annemi ilk kez o kadar telaşlı görmüştüm. aceleyle giyinip dışarı çıktık. abim ve ben durumun farkında değiliz tabii. fakat dışarıdaki manzara her şeyi açıklıyordu. herkes dışardaydı, şok olmuştu. o yıllarda şimdiki gibi bilgisayar yoktu her evde, herkes her gece dışarı çıkar sabaha kadar muhabbet ederdi. yani sokağın dolu olması şaşırılacak bir şey değildi fakat o gün farklı bir hal vardı. kimisi pijamasıyla kimisi üstüne aldığı bir hırkayla çıkmıştı. hava bunaltıcıydı. yeni açılan - o zamana göre çok büyük olan- parka gittik. korkudan kimse evlere giremedi. sadece babam balkondan alabildiği kadar minder almıştı. yakın olduğumuz komşularla birlikte uyumuştuk. park da ilk defa o kadar dolu ve sessizdi. biz çocuk olduğumuz için durumun farkında değildik, hatta dışarda kaldığımız için mutluyduk. büyükler sessiz bir şekilde radyo dinliyor bir yandan da yakınlarına ulaşmaya çalışıyordu. ama telefonlar kesikti. gökyüzü ilk defa o kadar kırmızıydı.
sonraki gün uyandığımda eve dönmüştük televizyonlarda hep aynı söz: "sesimi duyan var mı" annem o günü hep; "o güne kadar çok deprem yaşadık. bu da onlardır biridir diye düşündüm. ama panjuru** açıp gökyüzüne baktığımda sanki gök yere inmiş gibiydi. ilk defa öyle bir şey gördüm." diye anlatır.
bu tarihi duyunca hep aklıma gelen iki şey var. biri sokağın o hali, diğeri ise annemin o sözleri.
böyle bir gün işte. ne kadar zaman geçerse geçsin unutulduğu sanılsa da beynin bir kenarında hep yer eder ve durduk yere akla gelince insanı üzer. allah bir daha yaşatmasın. ne diyelim.**