Bu ülkede düşüncemize, idealimize, siyasi yapımıza uygun olmayan birinin her yaptığını kötülemek insanımızın hobisidir, alışkanlığıdır.
Her ne kadar tasvip etmesem de Recep Tayyip Erdoğan Davos'ta Şimon Perez'e ağzına geleni söylediğinde bir Yunan gazetesi şu yorumu yapmıştı: "Her ne kadar siyasi literatüre ters de düşse bütün dünyanın bildiği ve söylemek istediği şeyleri söyledi." ister o zamanlar yaklaşmakta olan seçimlere yönelik bir siyasi şov olsun ister de şarlatanlık olarak nitelensin ister de kendini kaybetti olarak bilinsin fark etmez, başbakan orada sadece Türk halkının değil milyonlarca insanın da yüreğine bir "oooooh" çektirmiştir. Elbette ki sonrasında devamı gelmemiş hatta Mavi Marmara olayı yaşamış olsak da israil'e o gün tüm yüklenmesinde haklıydı ve bunu bir Türk başbakanı yaptığı için de gurur duymuştum...
Şimdi de durum aynı... Yiğidi öldür hakkını yeme deyişimiz var değil mi?
Levent Kırca söylediklerinin hemen hepsinde haklı değil miydi? Bu ülkede sağlıklı, rasyonel, tarafsız düşünen bir sürü insanın yüreğine su serpmedi mi? Fatih Altaylı ezildiği için, içten içe kendi durumunu aynaya bakar gibi karşısında cesurca, hiç birşeyden çekinmeden söyleyen bu insana karşı ne diyeceğini şaşırmadı mı, bocalamadı mı? Hepsine kocaman bir EVET...
Bu ülkede olan biten bu kadar aşikar iken illa Ajda Pekkan gibi sahnelerden bakanların gözünün içine bakıp "Kurban olurum size" mi demek gerek...
Daha ne için hücrelerde tutulduğu bile bilinmeyen insanlara, gazetecilere "terörist" demek ancak basiretsiz, cahil, korkak ve körlerin işidir. Bu ülkede biraz önce içimizi coşturduğunu söylediğim aynı başbakan "Ya taraf olursunuz ya da bertaraf" olursunuz derken ne hissettiniz. iliklerimize yayılan "ileri demokrasi" yi mi? Levent Kırca'nın söylediklerinde dikkat çekmesi gereken bir konu atlanıyor... Bu ülkede siyasi otorite artık eleştiriye o kadar tahammülsüz ki bir televizyon programının kaldırılması için ilgili kanalı tehdit edebiliyor. Sadece bu örnek bile ayağa kalkmamızı gerektiren ne kadar rezil bir durumda olduğumuzu göstermiyor mu?
Atatürk'çüyüm diyen Fatih Altaylı aynı program içinde bazı kesimleri "ulusalcı" olarak değerlendiriyor ve düpedüz küçümseyerek yapıyor bunu. Beş para etmez bir kavrammış gibi. Levent Kırca'nın o an Fatih Altaylı'ya Atatürk'ün ilkelerini hatırlatmasını beklerdim açıkçası. Bu ülkede askerlerin hapislere düşmesi önemli değil... Elbette önemli ama hükümeti eleştiren, muhalefet yapan gazetecilerin ve hatta öğrencilerin bile hapise girebilmesinden dolayı önemli değil. Bu ülkenin, bu cumhuriyetin kurucusunun milli bayramlarda bile anısına binaen anıtlarına çelenk koymak bile polis müdehalesiyle karşılanırken işte bugün de görüyoruz ki gerçek teröristlerin cenazeleri ülkeye terör örgütünün bayraklarıyla gidiyor, o bayraklarla götürülüyor ve kimsenin gıkı çıkmıyor. Hala bu ülkede cumhuriyet değerlerinin yıpranmadığını söyleyenler varsa ya yalancı, ya kör ya da en azılısından taraf'tır!
Ama Levent Kırca bazı konularda da puan toplamak için bizzat Fatih Altaylı'nın üzerine oynuyor. Fatih Altaylı'nın Silivri'ye gitmediğini de gitmeyeceğini de biliyor. Çünkü Fatih Altaylı'Nın genel yayın yönetmenliği yaptığı dönemde sadece yazıları için işten çıkarılan Ece Temelkuran, Bekir Coşkun için bile sesini çıkarmadığını biliyor. Fatih Altaylı o kalibrede değil çünkü. Silivri'ye gitmek onun için aynaya bakmak gibi. Oraya gitse sadece iktidarın ters düştüğü isimlere destek vermiş olmakla kalmayacak geçmişinde yaşadıklarının bir aynasına da bakacak, kendisiyle yüzleşecek. Belki bir gün o kadar yürekli olabilir ama henüz değil. Haksız insan karşısındaki bastırmak için sesini yükseltir, bağırır. ikisi arasındaki tartışmada da konu bu noktaya gelince Fatih Altaylı ne diyeceğini şaşırdı, bocaladı... Sonunda birisi "kral çıplak" demişti. Bu yüzden de sesini yükseltti.
Nihayetinde bu başlık altında Levent Kırca'ya takdirlerini sunan bir çok yazara gönlüm ferah ferah artıyı taktım... Levent Kırca'yı seviyesizlikle v.b. şeylerle suçlayanları da tek bir tanesi hariç kişisel görüşleridir diyerek değerlendirdim. O tek bir tane bence kantarın topuzunu fazla kaçırmıştı, taktım eksiyi...