gelişmemiş toplumlarda egemen olan düşünce.
felsefede çok basit bir kural vardır;
insanlar önce doyarlar, sonra korunurlar sonra da düşünürler.
(bkz: maslow un ihtiyaçlar hiyerarşisi)
1. fizyolojik ihtiyaçlar
2. güvenlik
3. ait olma ve sevgi
4. saygı
5. kendini gerçekleştirebilme
insan, karnı aç iken düşünmez. güvenliği yokken düşünmez. aynı şu günün türkiye' sinde olduğu gibi.
bir de farklı cins insan vardır ki; karnı toktur, düşmanı yoktur ya da güvenlik içindedir ama düşünmez. ben bu ikinci insana haddini bildireceğim bu yazıda *
felsefe, düşünme demektir. doğruyu bulma çabasıdır, bilim de bundan yararlanır. insanlar hayatlarını devam ettirebilmek için sağlıklı düşünmek zorundadırlar. bu, felsefe olmadan mümkün değildir.
hergün gördüğümüz, yaşadığımız olayları illaki bir sistematik içinde değerlendirmek gerekmiyor felsefe için. yani genellemelerden ibaret değildir felsefe.
hani deriz ya;
- niye yaşıyorum ya ben? 15 yaşımızda deriz bunu.
sonra 19 yaşımıza geliriz, 25, 35, 50, 60 derken bunu sora sora ölürüz.
bu soruyu hep soruyoruz demek, felsefenin anlamsız olduğunu mu gösterir? kesinlikle hayır!
kendimize çıkarımlar yaparız felsefeden. düşünceler bizimkilerle ne kadar örtüşüyorsa, onları alırız. kendi fikir ve duygu yapımızı güçlendiririz. ya da her düşünce ve duygu yapımızı alt üst ederiz. öyledir ki hayran kalmışızdır bazı düşüncelere. ve kendimizi yeniden şekillendiririz onların ekseninde.
sentezler de yaparız. ondan şu kadar, bundan bu kadar alırız, kendi düşüncemizde özümser ve üzerine yenisini de katarız.
baştaki o karnı tok, sırtı pek ama düşünmeyen insana dönelim;
eh be kardeşim, sen vizenden kötü alıp da, birisinden dayak yiyip de felsefeyi kötülüyorsan; aman benim neyime ne güzel hayat işte eğlenmeye gelmişiz, diyorsan
1. kendi yaptığının da felsefe olduğunu anlamamışsın.
2. ne diyeyim kolay gelsin...