"-oğlum baksana şuraya, hilal cebeci frikik vermiş, altında don yok la baksana amk!" der demez ağzının ortasına şaplağı yedi necati. meğer nurettin, hilal denen kadının kardeşiyle badiymiş askerde. sadece tokat atsa, o da iyi. adam bi küfürler ediyo ki, insan insana bunu yapmamalı bence. necati'nin ağız burun yer değiştirmişti sanki. ertesi gün özür dilemeye geldi kaaveye nurettinden. nurettin aslında anlayışlı bi çocuk ama, fahrettin'in bacısı benim bacımdır diyor, başka bişey demiyor göt. affetmedi necati'yi. küs kalktılar masadan. bi de "daha işimiz bitmedi senle" diyerek tehdit bile etti adamı bizimki. neyse eve gittik nurettin'in. bi kaç bira falan aldık, az içer muhabbet ederiz diye. kapıya fatura zarf bisürü şey bırakmışlar. aldı bu hepsini, içeri geçince masanın üzerine salladı. biraları açtık, başladık içmeye. "yanlış yaptı necati, başkasının karısına kızına böyle yapılmaz, deikanlılığa sığmaz bu" gibi bir çok laf etti. sonra zarfları açtı. birini okurken, birden çocuk gibi ağlamaya başladı. "noldu lan" dedim, ses etmedi. arkasından dolanıp elindeki kağıda baktım, anaısikemm, o nee!1, doğalgaz faturası gelmiş, 746 lira yazıyor. "lütfen beni yalnız bırak, git dedi. tabi ben de o kadar bira aldım amk, gider miyim. bunun odasına geçtim, az uzanırım, bu ipne kendine gelince de çıkarım dedim kendime. aga, odaya girmemle şok olmam bir oldu. her tarafta hilal cebecinin, cıbıl cıbıl resimleri asılıydı. yavşak nurettin, arkadaşın bacısı diye değil, meğerse, kendi yazdığı için bozulmuş necati'ye.
o an anladım neden ağladığını. arkadaşının bacısına vurulmuştu ama, bunu delikanlılığa yediremiyordu.