haftalardır kime ve neye ait olduğumun belirsi hali. kimse ve sen, ben yalnızlık; sensizliğin 5. yılı.
bir ömür boyu nicesi, ardı ardına yaşanılmayı bekleyen, kimimize utanç, kimize korku temalı zamanlar. yüzümüz düşecek, sonra onu kaldırmaya da yüzümüz kalmayacak. her şey düştüğü yerde kalacak. her taraf çok dağınık...
biraz olsun uzan bana. yakalamaya çalış bir yerlerde. istanbul o kadar dar ki, sanki soluma dönsem çarpacağım sana ya da sen dolanırken öyle bir yerlerde, ben sigaramı yakıp başımı kaldırdığımda rast geleceğim sana.
yine aynı şarkılar dilimizde. ikimizde öyle güzel söylerdik ki. hatırladın mı?
diye bağırırdın ardımdan, muavinlik ederdin çoğu zaman. çoluk çocuk kimleri taşmadık ki biz seninle. biterdi servis, sen ısmarladın yemekleri. en çok sana yakıştırırdım sigarayı. çoğu kadın da eğreti dururdu ama ellerin becerirdi sigaranın en delikanlı tutuş şeklini.
el kolunda kıralını yapardın o trafikte, ne gülerdim o hallerine. öyle manyaktık ki ikimizde.
sattım o arabayı, muavin koltuğunda sen vardın her sabah, dayanamıyordum. sattım... çocuklar soruyor bazen, o sekreter kızlar falan. daha kimler sormuyor ki seni.
-abi yanında bir abla vardı bazen yardımcı oluyordu sana nerde o şimdi?
sahi nerdesin şimdi?
kimdesin?
ikimizin en güzel söylediği şarkı çalıyor şimdi, en güzel de sen söylerdin. kerkük kadar serindi ellerin. vadileri kadar derindi bakışların çocuk ruhlum benim...
geçtiğimiz yerlere gelince sen geliyorsun aklıma dalıyorum bazen, korkuyorum bir gün çarpacağım bir yere, onca insanın can sorumluluğu üstümde.
sen olacaksın sebebim,
sebep sormadan gidenim,
bıraktığın yerde senli benliğim.
ellerim... ellerimde hala sen de;
hiç eskimedin ki, hala dirisin; bir devrim sabahı gibi...
sen çok severdin bu şarkıyı, iyi de söylerdin; işte...