geçmişte cevizler vadisi(vad-il cavz)olarak da anılmış olan, van gölünün kıyısındaki cennettir adilcevaz. tarihin, kültürün ve turizmin kesiştiği bir yerdir.
Adilcevazın tarihi gelişimine baktığımız zaman kalkolitik döneme kadar uzandığını görürürüz. Bu dönemden tarihi devirlere kadar çeşitli kavimler tarafından yerleşilmiş bir bölge olmuştur. daha sonraki tarihi devirlerde sırasıyla urartuların,iskitlerin*, medlerin, perslerin, büyük iskender'in ve daha sonra kavimler göçünün ardından ikiye ayrılan roma imparatorluğunun bir parçası olan doğu roma yani bizans imparatorluğunun hakimiyeti altına girer. bu hakimiyet*640 yılına kadar sürer. Bunun ardından bölge müslümanların eline geçer ve selçuklu devletinin bölgeye yerleşmesiyle de türklerin bölgeye olan ilgisi artar. Osmanlı devleti döneminde ise yavuz sultan selim'in öncülüğünde yapılan çaldıran savaşı sonucunda bölge ele geçirilir. bu bölge bir süre osmanlı ve safavi devleti arasında el değiştirip durur fakat en sonunda 1555 tarihli amasya antlaşması ile kesin olarak osmanlı devletine katılır. birinci dünya savaşına kadar bu antlaşma geçerli olmuş fakat birinci dünya savaşında ruslar ermenilerin yardımıyla doğu anadoluya işgale başlarlar. adilcevazın işgali üzerine adilceaz halkı da rus ve ermeni zulmünden kaçmak için diyarbakır,mardin, urfa , maraş ve antep'e göç ederler.
en sonunda tbmm hükümetinin ermenistan ile yaptığı gümrü antlaşması adilcevazın türkiye topraklarına katılmış olur. göç eden halk da yavaş yavaş topraklarına geri döner. bu geri dönüş 1940 a kadar sürer.
görüldüğü gibi bir çok kavmin, devletin istilasına uğramış bu topraklar aslında bir kültür ve tarih yığınıdır. görülebilecek tarihi yerlerin ve kalıntıların dışında bu tarih ve kültürün yansımalarını halkın içine girdiğiniz zamanda hemen sezebilirsiniz. çeşitli deyimleri, efsaneleri, inanç ve söylemleri, yemekleri, düğünleri her şeyiyle bölgeyi yansıtmaktadır. insanlar yaşadıkları yere oranın kültürüne, coğrafyasına benzer derler işte bunun haksız bir söyleyiş olmadığını adilcevaz halkı en iyi şekilde kanıtlayabilir.
buarada özellikle son yıllarda gelişen turizmi de unutmamak gerekir. van gölü etrafına çeşitli tesisler, parklar yapılmıştır. ayrıca ceviz festivali, süphan dağı tırmanışı gibi etkinlikler de cabasıdır.
aslında doğu il ve ilçelerimiz bizi bekleyen bir çok süprizle doludur. her yönden biraz unutulmuş da olsalar onları yaşatan ve yaşatacak çok derin bir geçmişe ve kültürel mirasa sahiptirler. ulaşım, eğitim, sağlık... bir çok olanağın yetersiz olduğu ama bizim olan bu topraklara sahip çıkmak onu tanıyıp, korumak en büyük görevimiz olsa gerek.