uzun dönem er evrak işinden anlamaz. muhabere er bilirim, telefona bakmayı bilmeyen. daha ne olsun?
uzun dönem er ne haklarının ne de görevlerinin bilincindedir. onların bildikleri tek şey usta birliklerinde daha deneyimli olduklarından sudan çıkmış balık gibi ortaya alışamamış kısa dönem erleri ezmeye çalışmaktır. bunun da tonla nedeni vardır. ezilmişlik, kompleks v.s. v.s.
kısa dönem er olarak 4 ay usta birliğimde yaptıklarım:
evet, tüm bunlar benim ellerimden öpüyordu çünkü tek kısa dönem er bendim. nizamiye nöbetini, çarşı iznini falan da hep ben yazıyordum. bunca işe karşın gene de bulaşık ve mıntıka listesinde adım hep vardı. haaa, son iki ay bir kez bulaşık yıkadım, mıntıkama zaten gece santralcisi bakıyordu... bulaşıkta da telsiz çevrimine "bulaşık yıkamakta olduğumdan çevrime el telsizinden katılıyorum, ....'dan alındı." diye katıldım.
tüm bunlardan yalnızca bulaşık ve mıntıkaya laf ettim. onun da nedeni her gün en az 13 saât santraldeyim. ne haftasonum var ne haftaiçim. kamuflajımı bile ütüleyemiyorum. hatta ben torbaya koyuyordum, arkadaş vardı sağolsun ulaştırma er. verirdim ona torbayı; makineye atar, kurumaya asar getirirdi. ramo vardı bir de sondan bir önceki gece santralcim. onun da boş zamanı çok. iki haftada bir ütülerdi kamuflajımı. gündüz santralcisinin mıntıkasını zaten gececi yapar...
bu kadar işi tek başıma yaparken uzun dönem erler ne yapıyorlar? mıntıka, üç saât nizamiye nöbeti ve devriye. devriyede günde bir kez. olay olursa bir de ona gidilir ama onlara da kolay kolay aynı er gitmez. zaten yarısı rdm olduğundan bölük dışına bile çıkmıyorlar. adamlar hastaneye gidecek olsa onu da ben götürüyordum.
nizamiye nöbetini, çarşı iznini falan hep ben yazar olmuştum bir ara. tek başıma o kadar uzun dönem eri muma çevirmiştim. geçindirdiklerime kıyak, geçinemediklerime kazık...
bir keresinde nb. astsb. çay istedi. santralci olduğumdan çayı ben götürürsem laf ediyorlar. üstü başı düzgün ilk yakaladığıma söylüyorum genelde. yeni gelmiş uzun dönem erin birini, ki daha silah bile almamış, gördüm. "yaşar, çay çek rütbeli gazinosuna."... bu bir atarlandı bana. öyle mi? öyle! iyi madem. "mehmet, sen götür kardeşim."...
tabiî bunlar ilk nöbetlerine çıkmaya başladılar. yaşar 24 saâtte tam 9 saât nöbet tuttu. nöbet ağacı oldu. mehmet de efendi gibi 3 saât nöbetini tuttu, yattı.
benden sonra 347'den 4 ksd geldi. ikisi onbaşı, ikisi muhabere er. öyle bir yetiştirdim ki bölük komutanına bile atar yapıyorlar.
kıssadan hisse: uzun dönem er, ordunun amele ihtiyacını karşılar. kısa dönem er ise ordunun güvenebileceği adamdır. bu konuda her ne kadar astı olsalar da uzman jandarmalardan da daha yararlıdırlar. ne uzman jandarmalar biliyorum, 15 yıl asayişçilik yapıp da bir vukuat raporu çekemeyen.