Cümleye baktığımızda bir 'Türk' kavramı karşımıza çıkıyor. Öncelikle bu kavramın içini doldurmalıyız değerli arkadaşlarım. Kullandığımız siyasi dil, emperyalizmin dili mi olacak yoksa bu toprağın ve emperyalizme karşı verilmiş savaşın, bağımsız duruşun kaynağından mı besleneceğiz? Yani, Batı'nın 'race' (ırk, etnisite) algısı üzerinden mi tanımlama yapacağız; yoksa bu toprağın beraber yaşama aşkıyla dolu insanlarının, Anadolu'nun mayasından mı bir tanım yapacağız. Batı açısıyla bakıldığında birer damgalı eşek gibi ırklarını alınlarında taşıyan 30 küsür 'millet'(ırk)ten insan var bu topraklarda. Ki bu durumda bu toprak bu etnisitelerden birinindir demek bir gün çıkıp "Gökyüzü artık yeşil ulan" demek gibi bir şey. Bu da iktidara sahip olmak için mücadele eden etnik klanlar, cahiliye düzeni, kabile sistemi demektir. işte dostlarım dünyada 'iç savaş'ların dili budur. Çünkü; bu bakışta içi boşaltılmış bir şeyler vardır. Bu modern kabilecilik, asabiyye düzenini sağlamak için bize 'barış'tan, 'kardeşliğin tahsisi'nden, 'demokrasi'den kokmuş çorap gibi, çamur gibi, bayat ekmek gibi bahseder bu dil. Çataldır, yılan dili gibi zehirlidir. Yugoslavya'yı bölen, Bosna'ları yaratan; deliklerden ( ki bu delikler :Terör örgütleri, Sivil Toplum Kuruluşları, cemaatler, tekelleşmiş medya, iktidarist sanatçılar ve yazarlar, uydurma 'gladio' davaları(dileyen Gürcistan ve Ukrayna örneklerini incelesin)...) sızan bu çatal dilli yılanlardır. Bu kel, ağaçtan ve sevgiden yoksun tepeye çıkıp baktığınızda Anadolu platosuna, konuşacağınız dil "yılan"la aynı dildir. Emperyalizmin boklarına çanak tutan dildir. Ama Anadolu insanının bağımsızlık mücadelesinin, Anadolu ihtilali'nin bir değeri, onurlu yaşama çabasının bir kazanımı, sömürgeciliğin ve sömürücülerin, tek dişi kalmış canavarın yıkamadığı düşmanını anlatırken dillendirdiği Türk Milleti; Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına verilen isimdir. Bu isim emperyalizmin ve Batı'nın ; Doğu'da -mazlum milletlerin diyarında- sevmediklerine taktığı isimdir. Beraber yaşayabilmeyi başarmış, mayasında, yüreğinde Batı'dan ithal olmayan kendi sazıyla, türküsüyle, sözüyle yarattığı kardeşliği, barışı yaşayan insanlarımın adıdır. Başka halklardan gelip para pul ile değil; komşuluğuyla, yoksulluğuyla, güleryüzüyle bir millet olan açılımları sahte federatif anayasaları bilmeyen, bilmeyecek olan dağlar gibi seven, ağaçlar gibi türkü söyleyen, yağmurlar gibi üzülen, fırtınalar gibi kızan insanların adıdır. Zira bundan daha doğal bir şey yoktur. Çünkü; milletler beraber yaşama güdüsüyle dolu halklardan oluşur. Bu halklar da, bu halkların sazı da, sözü de, deyişi de o milletlerin zenginliğidir. Mesele sömürge beyinler gibi düşnmeyip temel çelişkinin farkına varabilmekte işte.