Soyadı Kanunu yürürlüğe girince hükümet, herkesin bir soyadı alması
için tüm köy ve kasabalara haber salmıştı. Görevli zaptiyeler köy köy dolaşıp
herkese bir soyadı yakıştırmaya çalışmışlar.
Bir gün sıra bir Ağaya gelmiş. Ağa, huzuruna gelen zaptiyelere, Ne
münasebet ben zaten Ağayım. Hiç ağanın da soyadı mı olur? diyerek onlara
sitem etmiş.
Zaptiyeler, Eğer bir soyadı almasan seni tevkif edeceğiz diyince,
Ağa telaşa kapılmış, korku ve panik içinde o an aklına ilk gelen sözcük ;Kurt
olduğundan, Madem öyle Kurtoğlu olsun demiş. Bu soyadını kütüğe kaydetmişler.
Aradan zaman geçmiş. Ağa bir gün atına binmiş, köyün kahvesine
yakın geçerken, uzaktaki marabalarından birisini yanına çağırmış.
Ola hele gel bura!
Buyur ağam!
Ola Memo, de baxalım senin Ağanın soyadı nedir?
Haşa Ağam! Ağaların soyadı olmaz. Sen zati ağasın!
Ola vururim kırbaci suretine! Deyyus! De baxalım benim soyadım
nedir
Haşa Ağam! Sen zati ağasın?
Ola qızdırme beni! De baxalım benim soyadım nedir?
Haşa Ağam...
Ağa sinirlenip tabancasını çıkartmış ve atını hırsla marabanın üzerine
sürmüş. Atın tekmeleri altında yere yuvarlanan maraba, zorlukla ayağa kalkmış,
acı içinde, Vala Ağam! Sen bir heyvenin oğlisen ama hangi heyven, onu
unutmişem! der.