liberalizm

entry402 galeri video2
    72.
  1. birçok kereler farklı olduğu iddia edilse de, kapitalizmle tek farklı yönünün uygulama alanları olduğu sistemdir.. liberalizm bir hayat görüşü, bir ideoloji olduğundan hayatın her evresinde karşımıza çıkar. hukukta eşitlik, ekonomide eşitlik, eğitimde, sağlıkta, orda burda, her yerde eşitlik düşüncesi taşır. liberalizm'e göre aristokrat kesim, yani ülkemiz için kullanırsak beyaz türkler, hiçbir alanda burjuva kesiminden farklı muamele görmemelidir. burjuva kesimi ezmemelidir. onları da oyunlarına almalıdır. top oynarken kaleye geçirmemelidir..

    peki nerden çıkmış bu eşitlik merakı?

    orta çağ avrupası konusunda da bolca irdelenir ki, o dönem avrupasında, bilhassa fransasında büyük, geniş, umulmaz, aşılmaz derecede bir eşitsizlik, bir hak ihlali mevcuttur. halk sınıflara ayrılmış, bir sınıfa dahil olanlar hiçbir şekilde üst sınıfa geçememektedir. soylular, eli mahkum soylu oldukları gibi, köylüler kuşaktan kuşağa köylü olarak kalmaktadırlar. "olunmaz doğulur" mantığı altın çağını yaşamaktadır.

    bu durumdan iyice sıkılan burjuva kesimi, bir çare bulmak adına düşünmeye, araştırmaya ve soruşturmaya başlar. dönemin bilgili kimselerine gidip maruzatlarını bildirirler. onlar da düşünüp taşındıktan sonra bu sistemi anlatırlar burjuvalara. ne anlatırlar yani;

    toplumda bir serbestlik olacak, çalışıp kazanan burjuva sınıf atlayarak aristokrat mevkiine gelebilecek yahut alt sınıfta olduğu için ezilmeyecek, efendilerini memnun eden köylüler burjuva sınıfına çağırılabilecek, hukukta, eğitimde, sağlıkta, ekonomide, her yerde bir eşitlik hakim olacaktır. toplum görülmemiş şekilde mutlu mesut yaşayacak, refah seviyesi tavan yapacak, herkes zengin olabilecek, herkes eğitim alabilecek, herkes okur-yazar olabilecek, herkes hayatın anlamını kavrayacak, herkes her şeyde istediği kadar söz sahibi olabilecek, götü göğe ermiş, ziki taşşağına değmiş şekilde geçinip gidecektir...

    en azından böyle olması istenmiştir..

    peki olmuş mudur?

    şöyle olmuştur tam olarak;

    fransiz ihtilaliyle birlikte bu düşünceler iyice yaygınlaşmış, her bir yerde uygulanmaya başlamış, burjuvalar artık daha serbest bir hale gelmiştir. toplumda gerçekten de bir serbestlik söz konusudur. artık aristokratlar burjuvaların saçını çekmiyor, ensesine vurup parmağına üfletmiyor, "üzerine yemek dökülmüş" deyip başını eğdirdiği burjuvanın ensesine tokat vurmuyordur. kanka olmuşlardır tam anlamıyla..

    peki köylüler ne olmuştur?

    onlar da "köylü" statüsünden çıkmıştır, tam bir serbestliğe kavuşmuştur. eskisi gibi mal sahibinin kölesi durumunda değillerdir. (bkz: serf) artık fabrikalarda kumaş dokuyan, makinalara yağ döken işçiler haline gelmişlerdir. burjuva ve aristokrat birbirleriyle şakalaşırken, onlar da ortamda zorunlu olarak bulunan şahsiyetler olmuş, esprilere gülmeye, kendilerine yapılan şakaları hoş karşılamaya çalışmaktadır. birçoğu halinden öyle memnundur ki, bir rüya olduğunu düşünmektedir. arsitokrat abiyle burjuva abi barışmış, mahalleye tam bir huzur gelmiştir. dahası, aralarına köylü'yü de dahil etmişlerdir. daha ne ister ki köylü.. serbestlik gelmiş, artık o kocaman şatoda oturan bıyıklı, uzun saçlı, bir sürü karısı olan adama hizmet etmek yerine fabrikada günde 15 saat çalışıp para kazanmaktadır. şimdilik verilen para azdır ama, işverenin söylediğine göre zamanla artırılacaktır. serbestlik ne güzel sistemdir..
    .
    .
    .
    .
    liberalizm budur kısaca.. serbestiktir.. burjuvanın elindeki sermayeyi istediği gibi kullanıp daha da zenginleşebildiği, aristokrat'ın zaten tuzunun kuru olduğu, köylüye de "para bul, ticaret yap, sen de zengin" ol dendiği bir serbestliktir. arada tek tük para denkleştirip küçük yerler açan köylüler çıkınca da mallarının elinden alınıverdiği bir serbestliktir. her şeyin usülüne uygun yapılması dolayısiyle, o eski köylü, yeni alt sınıfın sesinin çıkmadığı zenginliktir. nasıl sesi çıksın? bulup buluşturduğu paralarla bir şeyler satın alıp bir terzi açmış, kendi yağıyla kavrulup gitmekteyken, bir gün mahallesine açılan bir dikimevi daha ucuz fiyatlarla dikim yaptığından müşterilerini kaybetmiştir. terzi, müşterilerini geri kazanabilmek amacıyla fiyatları düşürmüş, kendi kar payını çok az seviyeye indirmişse de bir faydası olmamış, dikimevi kampanya başlattığından fiyatları daha da aşağı çekmiştir, hem de hiç kar edemeyeceği kadar aşağı.. terzi de eli mahkum, indirime giderek zararına satış yapmaya başlamıştır. fakat bir süre sonra elinde avucunda ne varsa bitmiş, dükkanını kapatmak zorunda kalmıştır.

    dükkanı kapattığı gece neden bu hale geldiğini uzun uzun düşünürken farketmiştir ki, dikimevi zararına satıştan hiçbir kayıp yaşamamıştır. bu nasıl olmuştur? kendisi evine ekmek götüremeyecek duruma geldiği halde, kendisinden de az fiyata, daha çok zarara dikim yapan o imalathane nasıl olmuş da kayıp yaşamamıştır? bir sağa bir sola döndüğü yatağında, en sonunda cevabı bulmuştur;
    malum dikimevi zengin bir burjuvaya aittir. zararına satışa ondan çok daha uzun süre dayanabilecektir, çünkü sahibinin fazladan doluca parası vardır.
    terzi, ertesi gün öğrenmiştir ki, mahalledeki bakkal, sütçü, manav, yarım dönüm arazisi olan çiftçi de aynı şekilde iflas eşiğindedir. hiçbiri kendileriyle rekabete giren büyük firmalarla başa çıkamamış, hepsinin gücü tükenmiştir.

    bir gün toplanıp bu soruna bir çare bulunması için devlet denilen o kuruma gitmişlerdir. binaya girdikleri zaman kendilerini süzen alaylı bakışlarla karşılaşsalar da bir anlam verememişler, maruzatlarını bildirmek üzere yetkili mercilere çıkmışlardır. şikayetin dinlenmesi ve geri dönmeleri ancak beş dakikalarını almıştır. çünkü verilen cevap, devlet sisteminde liberalizm denen bir ideolojinin uygulandığı, herkesin her girişiminde özgür olduğu, başlarına gelenin sebebinin kendileri olduğu, ticari hileleri uygulamaları gerektiği, sabretmezlerse zengin olmalarının mümkün olmadığıdır.

    köylülerimiz binadan çıktıkları vakit karşıdaki çay evine girmişler, söyledikleri çayları beklerken sus pus oturmaktadırlar. uzun süren sessizlikten sonra çiftçi konuşur;
    - böyle bir sistemi niye getirmişler ki?
    bir oğlu orta öğretime kadar okuyabilmiş bakkal başını sallar;
    - bizim iyiliğimiz içinmiş. serbest olmamızı istiyorlarmış. köylü sınıfından çıkmamıza olanak sağlamışlar.
    uzun süren bir sessizlik kaplamıştır grubu. hepsi de aynı şeyleri düşünmektedir;
    "köylü olmamak, ezilmemek güzel.. güzel ama şimdi de hiç paramız yok.. o zaman hiç olmazsa karnımız doyuyordu. ne yapacağız şimdi biz?"

    o sırada bir dikimevi ve bir ayakkabı atölyesinin işçi aradığını duymuşlardır. ve ayaklarına kadar gelen bu fırsatı kaçırmamışlardır elbette..

    artık birer işçi olmuşlardır..

    uzunca yazıyı kısaca özetlersek; liberalizm denen sistem, hayatın her alanında bir eşitlik olgusunu savunur. ama bu eşitliği sadece hak edenler görür. paran varsa oynarsın ve kazanırsın. e tabi mantıklı düşünürsek, kumar masasında küçük para koyarak büyük para kazanmayı bekleyemezsin değil mi? büyük parayı nerden bulacağın da sana kalmış tabi..

    eşitlik böyle olur işte! şöyle bir söz vardı sanırsam;
    "bütün insanlar eşittir, bazıları daha eşittir.."
    1 ...