her aralık aynı, her ocak eskisinin tekrarı. yeni yıl yaklaştıkça adamın üstüne çöker bu anne modeli "oğlum bak yeni yıl giriyor, bir takvim ayarla" diye.
bi noktadan sonra insan durup düşünüyor neden bu kadar önemli annem için takvim. benim bildiğim herhangi bir şirkette yönetim kurulu üyeliği yok, muhasebe bilmez ki "hatice hanımın vergi beyannamesini şubat 20'de göndermem lazım dur takvime işaretliyim" desin ya da "hımmm bu ayın 18'inde üzüm bağlarının budanması gerekiyor" gibi kendine yazılacak notlar da biriktirmiyor çiftçi olmadığı için.
kendisi esra erol izleyen, komşularıyla akşam çayı içen, altın gününe girdiğinde çekilen kura sonucu altını en son alacak insan olunca "bende şans olsa zaten..." diye hayıflanan bir insan.
ayrıca nedir abi bu takvim altı üstü. sen kassan, "ulan bu seneyi de takvimsiz geçiricem" desen bile bir şekilde birileri gelip zorla takvim bırakıyor sana. bu telaşın nedendir güzel anam? benim elleri hasret kokan, gurbet bakışlı... tamam abarttım.
bu özeni okumam için harcasaydın şu an lüleburgaz vergi rekortmeniydim ben. yasssmayın ağlıyorum.