pi'nin hayatında secdiği hiç kimseyle doğru düzgün vedalaşamadan ayrılması iç burkan bir detay olmuş. sevdiği kızla ayrıldıkları günü anlatırken:
"o gün ne yaptığımızı bütün ayrıntılarıyla hatırlıyorum, sadece vedalaştığımız anı hatırlamıyorum." cümlesi filmi izlerken yüzüme çarpan repliklerden biriydi.
- richard parker'ın arkasını dönüp bakmadan gittiği sahne de iç burkucuydu. gerçekten bir kaplan ve insan arkadaş olamaz mı bu hayatta? ben nedense hala olabilir diye düşünüyorum.
-pi'nin aynı anda 3-4 dine inanan bir çocuk olması ve bunun başta ailesi tarafından olmak üzere yadırganması çok güzel işlenmiş. misal:
kardeşi: "hafta sonu mekke'ye mi vatikan'a gideceksin?"
- filmde iki tane hikaye olması ve hangisine inanacağı seyirciye bırakılması çok güzel bir detay. ben şahsen 1.hikayeye inanıyorum. annesinin o kamaradan sağ çıkabileceğine çok ihtimal vermiyorum. (ama düşündüm de olabilir ya, pi gidip o kapıyı kendi açmıştı. maymunun üstünde geldiği muzlar filmdeki sayısız metafordan biri olabilir.)
- bu arada bizim salondakiler ikinci hikayeyi hiç beğenmediler. film boyunca salondan ses çıkmazken pi ikinci hikayeyi anlatırken salonda bir kımıldamalar, fısıldaşmalar oldu. yazarın dediği gibi "birinci hikaye daha güzel." galiba gerçekten.
bir de bu hikaye bana big fish'i anımsattı. eğer bu filmi beğenmişseniz mutlaka big fish'i de izleyin. kendisi hala hayatımın filmidir.