çok uzun ya, ben bunu okuyamam, demeyin. bu farkları bilmezseniz şeriata teokrasi demeye devam edersiniz. isteyen kafasını kuma gömmeye devam edebilir tabi.
teokrasiyi, rönesans ve reform öncesi kilise otoritesi; şeriatı da peygamberimiz (s.a.s) ve 4 halife döneminde uygulanan yönetim şekli olarak alıyorum.
1) teokraside kilise mevcuttur, şeriatte ise buna benzer bir kurum yoktur.
2) teokraside kilise; halkı hem maddi olarak sömürür, hem de onlara mutlak bir egemenlik kurar. şeriatte ise yöneticiyi de halkı da bağlayan bir kural vardır ve herkes eşit olarak sorumludur. hem bu kural yani şeriat, halkın ezilmesine izin vermeyen bir kuraldır. eğer yönetici, şeriate aykırı davranıyorsa uyarılabilir.
3) teokraside, kilise dini en doğru anlayandır; her türlü dini yorumu da ancak o yapabilir. Şeriatte ise ilim sahibi olan herkes dini doğru anlayabilir.
4) teokraside yönetim kilisededir, kimseden biat almak zorunda değildir; şeriatte ise ilim, adalet, ahlak gibi konularda en öne çıkmış olan kişi yönetici olur, ve insanlardan biat alır. yöneticiler de, halk da sadece ve sadece allah'a karşı sorumludur. kimse kimsenin kulu ve kölesi değildir.
5) teokraside; kilise ve halkı ilgilendiren kuralları sadece kilise bilir, halka "bu böyledir, sen bilmiyorsun" denir. bu bilgi sadece kiliseye ait olduğu için, kilise istediği gibi kural koyup "bunu din istiyor" diyebilir, ki bunu bolca istismar etmiştir. Şeriatte ise kur'an'ı ilim sahibi olan herkes anlayabilir, yöneticileri "şu konuda yanlış yapıyorsun" diyerek uyarabilir. kur'anın bilgisi, yöneticilere has değil; herkese açık bir bilgidir.
6) teokraside, kutsal kitap sadece latince olabilir, diğer dillere çevrilemez, çoğaltılıp halka dağıtılamaz. şeriatte ise kur'an taa ilk zamanlarda (selman-ı farisi isimli bir sahabi farsçaya çevirmişti) diğer dillere çevrilmeye başlanmıştı. kur'an 4 halife döneminde çoğaltılmaya başlanmıştı. batı'da, incil, martin luther'e kadar yerel dillere çevrilmemişti.
7) teokraside kilise tanrı'nın temsilcisidir, kullarla aracısıdır:
- insanlar kilise olmadan dua edemez, etse bile tam bir dua olmaz.
- rahipler, tanrıyla arası en iyi kullar oldukları (!) için cennetten arazi satabilirler (endülüjans)
- rahipler doğan çocuğu vaftiz etmezse, o çocuk bir ömür yok hükmünde yaşar
- rahipler doğan çocuğa ad koymazlarsa, o çocuk bir ömür adsız gezer. adsız gezmek ise insanlardan soyutlanmak demektir.
şeriatte ise:
- (peygamber hariç) kimse allah'ın temsilcisi veya aracısı olamaz. peygamber bile bir insanı tek başına cennete götüremez. peygamber dışındakilere de temsilci gözüyle bakılamaz. onlar da halk da allah'ın kuludur ve eşittir.
- cennetten arsa satmak gibi bir şey sözkonusu değildir, herkes ameline göre cennet'e ya da cehenneme gider. kul ile allah arasındaki bir iştir bu.
- şeriatte ise vaftiz, ad koyma gibi bir durum yoktur. bir baba çocuğuna ad koymak isterse, bebeğin bir kulağına ezan okuyarak, bir kulağına kamet getirerek çocuğuna ad koyabilir.