zamanla sadece silikleşen, acıtmayan, belli dersleri çıkartıp unutmadan sadece gülümseyerek önüne bakmayı sağlıyormuş ayrılıklar. unutulmuyormuş. her şeyi gidiyor ama aklında anıları illa yer ediyor. işin içine nefreti katmaz isen zorlamıyormuş da pek. her şeyi kabullenip o günden devam edebiliyormuşsun ama tam olarak unutmuyormuşsun. hatta o unutsa bile sen sadece gülümseyebiliyormuşsun.
soruyorum şimdi kendime unutmayı istiyor musun sahi? unutmaya çabalıyor musun? bazen kalbim kasıldıkça kasılır çok içmişimdir yine. nefes alamayacağım zannettiğim anlarda, unutacağım diye haykırmayı ne denli istemiştim. yutkunamıyorsan konuşamıyorsundur işte öyle anlarda. çıkmıyormuş o zaman ağzından bir kelime.
unutmayı istemiyoruz ki zaten unutalım. hem kim silmek ister ki, kötü sonla bitmiş olsa bile güzel bir filmi. anladım her şeyi yavaştan, unutmuyorum ama mutluyum da böyle. biliyorum her şey güzel olacak oluyor da zaten. kendini iyi de hissediyor insan. alışıyor belki zamanla ya da kabulleniyor artık gidişi.
sen hiç sevdiğinin kokusunu özledim deyip gecesinde onu kokladın mı? öyleymiş işte kokunu özledim deyip sarılmışım yastığa. seni rüyamda görmeyi dilercesine. unuttuğum bir şey varmış ama, insan rüyada koku almazmış. seni kokladım bir boşluğu içime çekercisine dün gece yine. uyandım gecenin bir yarısında. elim uzandı sigaraya. o an yine ara ara yoklayan narsistlik nöbetim yapıştı boğazıma. senin için ağladım bu kez beni kaybettiğine. kendim için ağlayacak mecalim kalmadığından sen ağlamayasın diye senin yerine benden süzüldü iki damla yaş.
sonuç mu? hayat unutmadan da güzel, her şey derin bir nefes alıp haykırmakmış boş sokaklara. her şey düşünmemek için kendini eğlenceye odaklamak değilde düşünüp kabullenmekmiş.