öncelikle şu komintern ifadeleri konusunu açıklağa kavuşturalım. komintern ya da 3.enternasyonal lenin döneminde kurulmuş ve dünya sosyalist hareketini yönlendirmeyi, eğitmeyi amaçlayan bir kuruluştu. fakat her söylediği söz, her söylediği slogan doğru muydu? öncelikle komintern'in yaptığı en ünlü faşizm tanımı "toprak ağalarının ve egemen sınıfın iktidarıdır." tanımı eksik ve yanlıştı. üstelik stalin en önemli düşmanlarının faşizme destek veren sosyal demokratlar olarak nitelendirmiştir. fakat tarih bize gösterdi ki halk cepheleri olmadan faşizm yenilemezdi. ve alman komünist partisinin stalin'e ve zinovyev'e uyarak sekter bir tutum aldı ve işçi sınıfındanda destek alan faşizm iktidara geldi. işte bu enternasyonalin en büyük ve en ciddi hatasıydı. faşizmin yükselişine büyük katkıda bulunmuştur bilinçsizce. yan neymiş öyle komintern'in her dediğine, her söylediğine inanmamak gerekirmiş, öyle tanrı-parti modeline itaat edilmiyormuş. şu anda kullanılan faşizm tanımı ise dimitrof'un kominter'i eleştirdiği kongrede verilmiş olan faşizm tanımıdır.
faşizm bugün son derece demokrat bünyeler tarafından ise ötekileştirme adı altında kullanılıyor. bu düpedüz faşizmi bayağalaştırmaya, insanların gözü önünde insancıllaştırmaya çalışan bir harekettir. o zaman gelin faşizm demiyelim, ötekileştirme diyelim. her türlü baskı hareketi faşizm midir? elbette hayır. bu onu sınıfsal konumundan söküp almaktır. işte islamcı iran'Da solcuları asarak şiddet uygulamıştı ama bu faşizm miydi? hayır. çünkü büyük sermaye gruplarının desteğini alamamış, gerici bir hareketti ama faşizm değildi. özünde değil şovenizm hiç bir şey taşımıyordu. fakat bu ötekileştirme hareketiyle tüm değerler ve ideolojiler çöpe atılmaya çalışılıyor.
milliyetçilik ise tarihi örnekler bize gösteriyorki her şekilde bir burjuva hareketidir. iyi ama nasıl bir burjuva hareketi? sonuçta bir ezen ulus ezilen ulus gibi kavramlar vardı, onlara ne oldu sahiden? tabi bu durum yalnızca pazar sorunu ile ilgiliydi ve pazarlarına az çok sahip olan her türden burjuva, milliyetçilik yapabilir fakat bu tüm emekçiler arasına finnet ve fesat sokmaktan öte bir şey değildir.
tüm durumlardan öte bir de kişilerin yazdıkları da çok önemlidir. sonuçta sanal bir platformdayız ve yazdıklarımız önemli. biz burada kalkıp demokrasiden dem vuracağız sonra da kalkıp ulusalcı sosyalizme ya da bilinen adı ile nazizme methiyeler düzeceğiz, "iyi uygulansa en güzel diyeceğiz!" sömürünün yanında olup, solculuk oyunları oynayacağız. oh ne ala memleket! kalkıp dünya için uygulanması en zor norveç sosyalizmi ya da sosyal demokrasisini savunup, norveç'in isveç'in dünya sömürü mekanizmasına katkılarını hiçe sayacağız sonra da geçip çok seslilikten bahsedeceğiz. tabi her şeyi geçtim, bir de başkalarına olan saygıdan dem vuracağız, terörden bahsedeceğiz. zaten nazi düzenini savunupta, terörden dem vurmak insanın kulağına komik gelmiyor mu? tabi bu durumua cevap hazır: realizm. o realizm değil de rezilizm olmasın sakın. her neyse her şeye rağmen aynı saygılar sunarım. umarım yazdıklarım anlaşılıp, okunacaktır yoksa gözlerini kapatıp banenemcilik oynamak ve suçlamak kolay. verilecek cevapları bilmeden nasıl olsa ben biliyorum verilecek cevapları demek ise kişinin ancak kendisiyle ilgili sorunları varsa yapabileceği türden bir kişilik bozukluğudur. en azından ben öyle düşünüyorum, komintern de belki öyle düşünüyordur.*