aykut kocaman

entry5349 galeri video27 ses2
    2609.
  1. sözüyle özü arasında büyük farklılıklar bulunan, özellikle fenerbahçe dönemi sportif direktörlüğü ve teknik direktörlüğü ile büyük karakter testlerinden geçen ve bu testlerin bir çoğundan kalan zat.

    öncelikle işin teknik kısmında bir uzman olmasam da 15 yıllık bir futbol izleyicisi olarak kötü bir teknik direktör olduğunu söyleyebilirim. mustafa denizli'nin dediği gibi formasyon, kondüsyon ve belli başlı tüm taktikler teknik direktörlük kurslarında verilmektedir. genelde futbolculuk kökeni olan bu insanlar için belirleyici faktör bu değildir. bence büyük teknik direktör, tercihleri, riskleri ama en önemlisi planıyla belli olur. aykut kocaman'ın teknik manada gözümüze ilişen bir planı yoktur. olmamıştır. olacak seviyede midir? belki. işin teknik kısmından çok anladığımı yukarda belirttim. ancak bir futbol izleyicisi olarak 3 veri aykut kocaman'ın neden kötü bir teknik direktör olduğunu bana göstermektedir. bunlardan birincisi, aykut kocaman geldiğinden bu yana, başarılı ve başarısız skorlarda volkan hep belirleyici faktör olmuştur. bu yılın şuana kadar en büyük başarısı olan ve bence ne koşulda olursa olsun çok şık olan avrupa ligi grup liderliğinde de volkan demirel mucizelerinden kesitler sunmuştur bize. ikinci veri fenerbahçe'nin aykut kocaman yönetiminde kontra atağa çıkamaması. bununla ilgili en somut kanıt geçtiğimiz yıl 4 defa oynadıkları galatasaray maçlarıdır. son final maçının türkiye'nin ilk kez yaşadığı bir tecrübe olduğunu ve o maçta uzun ve orta vadeli planların yok olduğunu varsayarsak geriye kalan 3 maçta, 270 toplam dakikanın 250'sinde edilgen kalmıştır. volkan mucizeleri ve biraz da topun fenerbahçeyi sevmesi söz konusu olmasa aykut kocaman o günlerde bile tartışılıyor olacaktı belki de. bol pasa ve hızlı oyuna dayalı olarak ilan ettiği felsefesini volkan-yobo-bekir-yobo-bekir-taç düzleminden öteye taşıyamamıştır. bunun dışında bence "plansızlığına" dair en önemli veri, tüm türkiye'nin saygısını kazanmış ve fenerbahçe'nin yakın tarihinin tüm mutlu anılarında imzası olan bir adamı "artık fenerbahçe'nin futbolu değişiyor, ihtiyacımız yok" diyerek arkasına teneke bağlayıp yolladıktan sonra, alex hala varmış gibi ne sistemde ne dizilişte en ufak bir değişiklik yapıp, alex'ler devşirmeye çalışmasıdır. fenerbahçe taraftarının sorması gereken birinci soru budur bence işin teknik kısmıyla ilgili. bunun dışında transferler politikası da bu "plansızlığa" paralel olarak büyük bir verimsiz kaynak yönetimi olarak tez konusu bile olabilecek nitekliktedir.

    teknik kısım dışında mental ve karakter özellikleri olarak aykut kocaman, fenerbahçeli olmasam da, beni çok büyük hayal kırıklığına uğratmıştır. sözlerine, söylemlerine baktığınızda bir futbol düşünürü; hareketlerine baktığınızda kısır döngüler üreten, bunlarla insanı ve kendini çıkmaza sürükleyen, boğan bir insan görüyoruz. burada da "kral çıplak" demek gerekiyor. öncelikle şike soruşturması, sadece aykut kocaman'ı değil, tüm türk futbolunu derinden etkileyen bir dip olmuştur. birinci şüpheli takımın teknik direktörü olması kocaman'ın bunu çok daha yakın hissetmesine ve etkilemesine sebep olmuş olabilir, saygı duyuyorum. ancak adaletten bahseden, fenerbahçe öncesi teknik direktörlük kariyerinde emeği yücelten bir adam, nasıl yargıda şike yaptığı onaylanmış hatta kendisi bile "yaptıysam fenerbahçe için yaptım" diyen bir başkanın yaveri olur? nasıl körü körüne onun boyunduruğu altına girer? "doğru mu samet?" vakasının nasıl başrolünde olur? bu mudur büyük yürek, "kocaman" gurur? her hatalı hakem kararını, kötü futbolu, son 10 yılın aksine kendi döneminde gerçekleşen büyük maçlarda değişen momentumu, rakiplerinin başarısını "3 temmuz ile başlayan bu süreçte..." klişesine bağlamak mıdır düzgün karakter, adalet? kusura bakmayın ama milyon dolarlık bütçelerle, her istediği hamleyi maddi manevi yapabilirken; tek bir sözüyle takımın 2 kaptanını yollayablirken "3 temmuz"u klişeleştirip, pişirip pişirip sunmak sorunun bir parçası olunması dışında çözümün neresindedir? aykut kocaman bu baskı altındaysa şenol güneş neresindedir? her kulübün farklı hikayeleri, farklı baskıları, beklentileri ve imkansızlıkları varken, aykut kocaman gibi fenerbahçe'nin etrafında fenerbahçe'yi yok etmek isteyen güçlerden bahsetmek epik bir devrimci mücadele midir yoksa narsist bir bakış açısı mıdır? dikkat ettiyseniz aziz yıldırım'dan bahsetmiyorum bile. zira kendisi artık türk futbolunun yapısına en ufak bir katkı gerçekleştiremeyecek bir diktatördür. tıpkı diktatör rejimlerdeki gibi sürekli bir gizli düşmandan bahsetmekte, kendilerini protesto etme hakkını kimsede görmemekte ve kimseyi kendi kadar fenerbahçe sevdalısı olamayacağına dem vurmaktadır. bu beni ilgilendirmemektedir. ancak röportajlarında nasıl emeğe saygı duyulacağını anlatan, fenerbahçe'ye geliş amacını türk futbolunda fark yaratmak olarak nitelendiren bir kişinin aziz yıldırım gibi bir figürün elindeki iplerle kontrol edilen biri olduğu gerçeğinden ne gördük bu güne kadar? istifa bile edemiyor. buna karşılık aziz yıldırım'ın bir zamanlar uyguladığı taktik olan danışıklı olarak istifa et-dön döngüsüne girmiş durumda. çünkü kontrolünü kaybetti, çünkü plansız.

    ben herkesin herkesi protesto edebilme, eleştirebilme hakkı olduğuna inananlardanım. bu yüzden nasıl çeşitli zamanlarda çeşitli takımlar protesto edilmişse, yönetim ve teknik direktör istifaya çağırıldıysa ne aykut kocaman ne de aziz yıldırım dokunulmaz değildir, fenerbahçe taraftarının da onları istifaya çağırmaya hakkı vardır.

    ancak bir futbol sever olarak ve ekonomik büyüklüğünün karşılığında olmayan bir ligin takipçisi olarak şundan eminim ki güzel günler ne aykut kocaman ne de aziz yıldırım bakış açısıyla gelmeyecek.

    peki bu çıkarıma nasıl vardım? aykut kocaman'ın söylediği gibi: bir baktım kişiye, bir baktım söyleyene. karar verdim.
    0 ...