153 ocak önce doğan bir yazara borçluyuz bu sayının temasını, bahsettiğim yazar "hiçbir şeyden bahsederken, her şeyi anlatan", durum öykücülüğünün hatta durum komedisinin atası sayılabilecek "anton çehov"'dan başkası değil.
"hayat seni güldürmüyorsa, espriyi anlamadın demektir." diyen çehov'un eserleri genel olarak; sıradan insanların, hayatlarının rutini içerisinde düştükleri trajikomik bir durumun nitelikli tasvirleridir. "memurun ölümü"'nde, basit bir memurun; opera izlerken öksürmesi, önünde oturan üst rütbeli kişinin ensesine bir miktar tükürük sıçratması ve içine düştüğü "özür dileyip dilememe" kararsızlığı, eserlerinin geneline mükemmel bir örnektir.
yoğun bir toplum eleştirisi içeren eserlerinde çehov, yalın bir dil kullanmayı seçmiş, kara mizahtan sürekli olarak faydalanmış, eleştirilerini asla nutuk çeker edasıyla sunmamıştır, bu nedenle sanırım kendisi hakkındaki bu yazıyı da burada kesmek en güzeli olacaktır.
radyatörlerin ısıttığı evlerimizde artık sıcaklığın - çehov'un cırcır böceğinin cırıltısı olarak tasvir ettiği - sesini duyamasak da, umarım okuduğunuz öyküler sobanın içinden gelen o sesi size hatırlatır.
duyuru: önümüzdeki sayının konusu "kapı". öykülerinizi, 14 şubat perşembe akşamına kadar soykuyolla@gmail.com adresine ya da bana iletebilirsiniz. (bkz: söykü dergisi sayı 16 kapı)