"bilimsel çalışmalarım imanımı arttırdı." sir ghillean prance
birileri sana bir şeyin doğru olduğunu söylediğinde, neden ona şunu sormuyorsun: bu konuda ne tür bir kanıtın var? eğer sana iyi bir yanıt veremezse, umarım bundan sonra söyleyecekleri sözlere inanmadan önce daha dikkatli düşünürsün. Richard dawkins.
biri dawkinsin bu özlü sözüne uyarak onun söylediği hiçbir söze inanmazsa, yeridir sanırım.
oysaki biz de dawkinse şu soruyu sorabiliriz: dini inancın delile dayanmadığı fikrinin delili nedir?
sir ghillean prance açıkça bilimin imanını arttırdığını söylüyor. bu noktada, ilginç bir durumla karşı karşıyayız. bir taraftan natüralist düşünürler bize, bilim dini saf dışı bırakmıştır derken, diğer taraftan inançlı bilim adamları, bilimin Allaha imanlarını arttırdığını söylüyorlar. üstelik inancını dillendirenler arasında önde gelen bilim adamları var. bu ne anlama geliyor? bu şu iki anlama geliyor. ilk olarak bilim ile din arasında husumet olduğunu kabul etmek fazlasıyla basit bir yaklaşımdan başka bir şey değildir. ve ayrıca, bilimle ateizm arasında ve bilimle teizm arasında gerçekte ne tür bir ilişkinin bulunduğunu mevzusu araştırmaya değer bir şeydir.
bilimin geçmişteki zirve isimleri bu konuda fikir birliği içindedirler. Harezmi (780-850) Kindi- "Alkindus" (801-866) farabi, Alpharabius ( 870-950) ibn-i sina Avicenna (980-1037)Galileo (1564-1642), kepler (1571-1630), pascal (1623-1662), boyle (1627-1691), Newton( 1642-1727), faraday (1791-1867), babbage (1791-1871), mendel (1822-1884), pasteur (1822- 1895), Kelvin ( 1824-1907) ve clark maxwell (1831-1879) gibi bilim adamlarının hepsi Allaha inanmaktadırlar. onların Allaha inanmaları, bilim yapmalarına engel olmamaış bilakis bu inanç onların ana ilham kaynakları olmuştur. üstelik onlar imanlarını ifade etmekten utanmıyorlardı.
mesela Galileonun sorgulayan zihnin ardındaki motivasyon kaynağı, onun şu kanatiydi: tanrı insana duygu, akıl/idrak ve zekayı bahşetmiştir öyleyse onları atıl bırakmamalı, kullanarak bilgi edinmeliyiz. bir başkası mesela johannes kepler kendi motivasyonu şöyle izah ediyor: dış dünyadaki bütün araştırmaların ana amacı, tanrının bize matematiksel bir dille vahyetmiş olduğu akli düzeni keşfetmektir. bu aynı zamanda Allahın bize yüklediği bir sorumluluktur. kepler bu keşfini, şu ünlü sözünde özetler: Allahın mütalaası üzerine tefekkür etmek.
mesela ingiliz biyokimyacı Joseph needhamın yazdığına bakılırsa, Cizvitler 18.yy.da Çinlilere batıda devam eden bilimsel devrimi haber verdiklerinde, Çinlilerin göstermiş olduğu tepkinin bundan çok farklı olduğunu görüyoruz. o zamanın Çinlilerine göre kâinatın insan tarafından keşfedilen ya da keşfedilebilen basit kanunlarla yönetiliyor olması son derece aptalca bir fikirdi. basitçe onların kültürü onların kültürü bu tarz kavramları kabule açık değildi. buradaki hassas noktayı takdir etmemek, karışıklığa neden olabilir. biz, genelde dinlerin özelde bütün yönleriyle bilimin hızlı geliştiğini söylemiyoruz. biz, kâinatın varlığı ve düzeninden sorumlu olan bir eşsiz yaratıcı tanrı anlayışının gelişimde önemli rol oynadığını illeri sürüyoruz.
Allaha inan bazı seçkin bilim adamalarının sözlerinden kısa alıntıları paylaşmak isterim.
sir john houghton şöyle diyor: bizim bilimimiz Allahın bilimidir. bütün bilimsel serüvenin sorumlusu odur. evrenin bilimsel tanımında var olan dikkat çekici düzen, tutarlılık, güvenirlilik ve harikulade karmaşıklık hepsi Allahın fiilerindeki düzenin tutarlılığın, güvenirliğin ve karmaşıklığın bir yansımasıdır.
caner taslaman ise; Aristotelesin sandığı gibi Evrenin sabit sınırları olmadığını Evrenin genişleyen-dinamik sınırları olduğunu, 1920'li yıllardan önce tek ifade eden kaynak Kurandır. Evrene dışarıdan bakabilecek bir göze sahip olsaydık, belki de ilk söyleyeceğimiz şeylerden biri Evrenin sürekli genişlediği olurdu. Hz. Muhammedin astrofizikçi olduğunu ve çöle çok donanımlı bir teleskop sakladığını, evrenin genişlediğini bu şekilde bulduğunu veya rastgele bir ifadeyle evrenin genişlediğinin söylenebilecek olduğunu; iddia edebilecek biri olduğunu sanmıyorum! kaynak Caner taslaman
Enbiya Suresinin 30. ayetinde, her şeyin bitişik iken ayrıldığı söylenerek, Big Bang teorisiyle ortaya konan evren modeline işaret edilmektedir. Felsefe ve bilimin en temel ilgi alanlarından biri olan bu konuyla ilgili, Kurandan önceki hiçbir kaynakta, böylesine açık bir açıklamaya rastlanamaz.