göze çarpan en belirgin özelliğiyle, en kestirme tabiriyle el kadar bir kız.. pembe masallarla süslü, tülden yataklar içerisinde büyümüş, ailesinin doğrularıyla paralel kendi doğrularını çizmiş, alnı açık, geleceğe umutla bakan bi genç kız.. henüz kozasını delip kendi kanatlarıyla uçacak yaşta değil.. henüz.. ailesinin sonsuz koruyucu kanatları altında, sadece mutlulukla boyanmış bir tablonun yaramaz kızı.. meltem gibi.. sabah başka, akşam başka esen.. aklına geldiğini yapan, ama her hareketinde ailesini düşünüp ona göre davranan, sorumluluğunu bilen biri. ulaşılmaz karanlıklar ardındaki perdedeki siluetleri merak etmesine rağmen, o uzaklara ulaşmak için geride bırakacağı aydınlık yollar için endişe etmekte.. hayatının her karesinde mutluluklarla ve başarılarla imzalanmış yüzlerce yaşanmış anı kalbinin en derininde saklayan, yaşamak için zulasına sakladığı mutluluklardan ilham alan ve her geçen günü daha güzel, daha yaşanabilir kılmaya çabalayan, elleri minicik, kalbi kocaman, bakışları ürkek, sarı papatya. kolay hoşlanan, zor aşık olan.. insanlara; istedikleri zaman elde edebileceklerini sandıkları kadar yakın, ulaşamayacakları kadar uzak.. insanın aynada gördüğünden ibaret olmadığının farkında, göremedikleri içinse gözlerinden çok kalbini yormakta.. zırhlı, silahlaı insanlar dünyasından uzak, insanca yaşamanın mümkün olduğu yerlerde filizlenen cinsten.. çocuk, hayatın hala hayallerindeki gibi uçuk pembe olduğuna olan inancını hala yüreğinde taşıyacak kadar çocuk.. yetişkin, hiç ummadığın bir anda ummadığın insanların ummadığın şeyleri yapabileceğini bilecek kadar.. ulaşabildiği en uzak yer bakışlarının sabit kaldığı ufuk noktası.. kozasından hele bi çıksın, hayatı kendi kanatlarıyla taşımaya hele bi başlasın, hiç korkmadan ulaşacak o ufuk noktasına da.. kendi acılarını, kendi mutsuzluklarını görecek belki o bilinmezde.. en büyük korkusu sevdiklerini üzmek, onların kanatları altında büyümekteyken kendi mutsuzluğunu yaşayamaz, herşeyin en güzelini hak eden ailesine yapamaz bunu.. içine atar, kalbinin derinliklerine doğru düşüncesizce oyulan yarıklardan akıtır göz yaşlarını.. o kozanın içindeyken bile zarar görebiliyorsa koca kalbi, ya kozadan çıkınca? yeni baş vermiş bir gülü dalından koparan ilk kişi olmak isteyenler ellerinde bıçaklarla yürümez mi üstüne ağızlarının suyunu akıta akıta? yine de korkmaz, gerekirse alır o bıçağı biler, ummadığı yerden vurur adamı. hayat buysa ve acımasızca, onun kurallarına göre oynamaz oyunu; kendi kurallarını koyar ve oynamak isteyen gelir oynar. ne kadar yumuşak başlı görünse de dikenleri vardır görülmez yerlerinde gizli.. koparılmaz o dikenler.. sadece seven ellerde güle dönüşür.. ve kokusunu o ellerde asla silinmemek üzere bırakır..