bence dünyanın en " " ordusudur kalıbından kaynaklanan bir sorunu var. dünyanın en bir şeysi olmasını gerçekten çok isteyen halkına rağmen, dünyanın en bir şeysi olamayan bir ordu ve ülke bahis konusu olunca, dünyanın en bir şeysidir demek için yanıp tutuşuluyor. deliriyoruz övünmek için, övünecek bir şey olmamasından.
çünkü dünyanın en "şerrrrrrefli" ordusu şunları da yanında getiriyor
askeri, ortalama 5.3 sene okul okumuş olan dünyanın tek ordusu.
askeri, oecd ülkeleri arasında en düşük seviyede matematik bilen dünyanın tek ordusu
ülkesi dünyanın insani gelişmişlik bakımında olan 91. sırada olan ordu (bkz: hdi)
ülkesi yolsuzluk indeksinde 90. sırada olan ordu
ortalama insanın 5.3 sene eğitim aldığı, 3000 dolar seviyelerinde gelire sahip olduğu, 21 milyon insanın yoksulluk, 6,5 milyon insanın açlık sınırı altında yaşadığı, 13 milyon insanın işsiz olduğu bir ülkede yaşayıp ordusunun şerefiyle avunacak kadar düşmüşsek, bu yaşamı ellerimizle biz yaratıyoruz demektir.
ordulara şeref veren şey, savundukları ülkelerin değeridir. bir toprak parçası ile ülke arasında fark varsa, o fark doğal ve tarihi zenginlikten değil, bizzat insanların yaşadığı ve mutluluklarının garantisi olan şeylerde bulunur. insanlar ülkelerini değil, o ülkede yaşadıkları için kendilerini onurlu ve mutlu sayacak değerler için ölürler.
tırtlamayalım, savaşlarda, gerçek insanlar ölürler. onlar asker olmadan önce köylüdür, işçidir, zanaatkardır, gençtir, öğrencidir, umutları vardır. korudukları ülkelerinin yalnız şerefi değil, o ülkeyi şerefli yapan her şeydir.
bir ordunun başı dik olacaksa, bu kendi ekipmanlarını kendi üretemeyen, dünyanın hiç bir bölgesinde operasyon yapamayan, kendi silahlarını yurtdışından milyarlarca dolarlık ihalelerle alan bir halden kaynaklanmaz.
bir ordunun başı dik duracaksa, mazisinde kazandığı savaşlar değil, gelecekte savaşmak zorunda kalmaması onu onurlu yapar. şerefli ordu, insanları ölen ordu değildir, her ülkenin her ordusunun insanları ölür. vietnamlının da, korelinin de zulununun da insanı, insanın insanı kırdığı şu abuk subuk, gerizekalılıklarla bezenmiş, ilkellikle yoğrulmuş, hamaset ve şövenizmle taçlandırılmış akılddışılıkta ölüyor zaten.
maharet ölecek insan bulmakta değil, insanları ölmek zorunda bırakmamakta.
güvenlik, insanlar öldükten sonra sağlanan durum değildir. onurlu ordu insanlarını cepheye gönderen de değildir. insanlarının cephede olmasını gerektirmeyen ordudur.
beyler paşalar, şerefli bir ordu yoktur. "savaş, meşru müdaafa hariç cinayettir", ordular da cinayette yer alırlar.
her ordu bundan eşit derecede şerefli, eşit derecede şerefsiz, eşit derecede onurlu veya değildir. çünkü ordular insanlardan oluşuyorsa, işgalci orduların insanları evlerinden zorla sürüklenenlerden, direniş ordularınınki ise evini korumak isteyenlerden oluşur.
bugün karşı karşıya kaldığımız soru şudur, ordusuyla övünen bir ulus mu olacağız, yoksa övünecek başka şeyleri olanb ir ulus mu olacağız? biz kendimizi avutacak mıyız, güç hülyaları içerisinde ordumuza payeler düzerek, maniler yazarak tatmin mi olacağız, yoksa bütün insanlarına mutluluk ve refah yaratan bir ülke mi olacağız.
ilki ise, "en şerrefli ordu" subjektif tartışmalarında, başkalarını vatan haini ilan etmeye devam edin, bugün kamu vicdanını bastırabilirsiniz, ama sonsuza kadar değil.
ikincisi ise, "enn şerrrefli"ordu tartışmasını bir de o orduya sahip olan milletin durumuna bakarak yapın,
yapın ki, dağlarda ölmeyi kendi alnınıza yazmayın.