bir yıl başı günü, bornova'daki sıradan bir pet shoptan, çok güzel bir kafes içerisinde, daha 1 aylık, kafasında tüyleri gözlerinde feri olmayan çirkin mi çirkin küçük mü küçük yeşil bir kuş, yıl başı hediyesi olarak bir eve gelir. rengi yeşil ya hani, ayıp olmasın hadi minik zaten büyüyünce kesin güzel olur deyip fıstık adı verilir bu yavruya. fıstık geldiği gün saatlerce sessiz sedasız titrer kafesinde. yeminin suyunun yerini bilemez, öyle durur. misafirperver sahipleri bu yavruyu alıştırmak için ellerinden yem ve su yedirir içirirler. ismi ile seslenir, oturma odasının en güzel, en akımsız, en sıcak yerini yani koltuğun baş köşesini bu yavruya ve evine ayırırlar. minik fıstık'ı getiren çok sevgili kişiye de hayatlarının sonuna kadar minnettar olacaklarını daha o günden anlarlar.
ikinci gününde fıstık birkaç kez öter ve titremesi diner, bunu fırsat bilen yeni ailesi de hemen salıverirler daha adam akıllı uçmayı bilmeyen cücüğü. fıstık kafesten çıkıp önce duvara, sonra yere bir güzel çarpar. sonra da yemek sofrasına gelip, ailenin çığlıkları arasında tüm yağlı, yoğurtlu, soslu tabaklara teker teker büyük bir telaş ve aynı zamanda titizlikle hiçbirini atlamadan girer çıkar ve soslu fıstık olur. işte böyle başlar fıstık'ın hikayesi.
o günden sonra ailenin soslu fıstık'ı dünyanın en güzel ve en akıllı kuşu olduğunu gösterir. pırıl pırıl tüyleri ile herkesin hayran hayran baktığı, duyduğu her şeyi tekrarlaması ile de hayretlere uğratan bir zümrüdü ankaya dönüşür adeta. aile fıstık olmadan ne tatile gider, ne gezmeye tozmaya. öyle ki bayramlarda ailenin yakın dostları "gelirken fıstık'ı unutmayın der" de onla birlikte gidilir tüm gezmelere tozmalara. şehirler arası taşıma kafeslerinde yolculuk yapar büyük özenle. klimadan, soğuktan, sıcaktan her şeyden korur onu ailesi. yaz boyu pikniklerde temiz hava aldırılır. muhabbet kuşu olan diğer evlere gidilir sırf arkadaşları ile oynasın birlikte uçsun diye. gözünü kapatsa acaba hasta mı oldu diye veterinerlere götürülür fıstıkcan. ablalarının pimpirikli halleri yüzünden bazen gereksiz stresli veteriner yolculuklarına katlanmak zorunda kalır. onu aileye katan ve her geçen gün daha çok aileden olan abisi de ne zaman ihtiyacı olsa fıstık'a destek olur. onla oynar, veterinere götürür, ne zaman eve gelse kafasına kaka yapmasına izin verir. her şey onun içindir işte. o üşümesin, o acıkmasın, o sıkılmasın, o hasta olmasın, o eğlensin diye 4 kişilik yetişkin aile ve ailenin etrafındaki herkes şaklabana döner önünde. ona özel bestelenmiş güftelenmiş şarkılarla uyutulur, dal darılar ile beslenir fıstık. ama o da hakkını her zaman verir. ailesi uyurken asla ses çıkarmaz, gözlerini açıp bakan olduğu an "bebişimmmm, canım benim cokcokcok kuçu kuçu fıstışşşşşş" ve benzeri bir sürü şey söyleyerek güne kahkahalar atarak başlamasına neden olur ailesinin. nerede bir bardak su görse (ki o an o suyun içiliyor olması özellikle tercihidir) gider baş üstü dalıp deli gibi banyo yapar. çay içip ağzını yakar, bütün evi turlayıp herkesin halini hatırını omzuna konup sorar. hatta bir gün tepesini tavana çarpıp travma geçirip ailesinin ödünü koparır, sabaha kadar başında ağlaya ağlaya duran ailesine kıyamaz da iyileşir; bir göz kapağı hafif hayko cepkin kalır ama ona ne olsa yakışır. kafasını vurduktan sonra zihni açılan fıstık, televizyondan, radyodan ve günlük hayattaki konuşmalardan duyduğu ne varsa (görev tamam, bir iki çizgi, idrak etsen diyorum, çok yaşa, seni çok sevi gibi) bilimum alakasız cümleler yanında günlük hayatta ona söylenen tüm güzel yeşilli, canlı, kuşlu, şekerli sözcükleri aynen söyleyip ailesinin gününe neşe, hayatlarına anlam katar.
1 yıl içerisinde ev içerisinde elde ettiği hakimiyetin farkında olarak tüm alanları kendinin bilir ve inanılmaz yaramaz bir kuş haline gelir. olmadık yerlere girer, kapılar arası ekstrem sporları yapar, yerlerde dolaşır, balıkların akvaryumu, soba gibi korkunç yerlerden teğet geçer. aile diken üstünde "aman nerede" "aman dikkat" "fıstık dışarda" "banyonun kapısını kapat" "yere indi kıpırdamayın" şeklinde bir teyakkuz halinde aynı mutlulukla devam eder yaşamına. evin emekli anne babası evde artık hiç sıkılmazlar, hangi odaya gitseler birlikte gider, fıstıkın radyodaki şarkılara eşlik etmesini dinler, onla muhabbet eder, ayağını uzatıp zorla öptürmeye çalışması ile keyiflenirler.
eş isteme dönemine gelen fıstık ailenin parmaklarına "benimm canım" diyerek kur yapmaya başlayınca da bir eş almaya karar verilir. tam da yılbaşında, onun eve geldiği gün ona hediye olarak bir dişi eş getirilecektir. her şey öyle güzeldir ki, bir gün ablasının heyecanla fıstık'ın yanına giderken "bir şey lazım mı" diye aradığı telefona giden babasının ayağının altına giriveren yaramaz kuşun ruhu uçuverene kadar...
bir muhabbet kuşu bir bebek gibidir. aileyi taklit eder. sevgisine aynı içtenlikle karşılık verir. her geçen gün kendine has bir karakter oluşturur. sevdiği yiyecekler, oyuncaklar, şarkılar beller. bazı yemlere gözünün ucuyla bakmaz. bazı şarkılarda uyur bazılarında neşe ile dans eder. aile bireylerinin bazıları ile arada bir mesafe koyar araya, ama anneyi her zaman çok sever ve ağzının içine girer sevgiden. bir muhabbet kuşu, bir aileye hiç sahip olmadığı bir sevgi bahşeder naifliği, muhtaçlığı ve minikliği ile. gidince de hepsini alır götürür.