sevenleri arasında tutarlı insanları mumla arayacağımız kişi. edepliler konusunda bir nispet veremiyorum, kusura bakmayın. ağız bozukluğunu ve terbiyesizliği hak eden de var demek ki onlara göre. seciyeleri ile o hal üzre terketmek evladır.
efendime söyleyeyim, cümle kurmak önemli bir iştir. harcıalem, herkesin becerebileceği bir iş değildir. hele de usturuplu, mantıklı konuşup yazmak iyi bir terbiye ve sağlam sinirler ister. kurulan her cümle kuranın kabullerini de yansıtır. mesela "bir siyasi simge olan türban" derseniz cümle içindeki bu yan cümlecik sizin kabulünüzü yansıtır. her işitenin ve muhatabınızın derhal yelkenleri indirip teslim olmasını bekleyebilirsiniz. o derece muhteşem bir cümle kurdum zannedersiniz. "hitabet dahisi winston churchill gelse bunu yapamazdı" dersiniz, gaza gelirsiniz filan. fakat biri de çıkar der ki,
"arkadaşım, türban değil o, başörtüsü, siyasi simge değil, dini vecibe. kaldı ki siyasi simge bile olsa demokratik bir toplumda, ülkede kamu hizmetlisi, görevlisi olmayıp, kamu hizmeti alan her insan siyasi simge kullanabilir. hem sonra sayın cumhurbaşkanı mevcut hükumetin iktidar olmasından evvel verdiği resepsiyonlarda eşi başörtülü milletvekillerini eşleriyle beraber çankaya köşküne davet ediyordu. milletvekilleri de sayın sezer'in ev sahipliğinde çankaya resespsiyonlarına başörtülü eşleriyle beraber iştirak ettiler zaten. fakat her ne hikmetse hükumet iktidara gelince sayın sezer kendisiyle çelişme pahasına, tutarlı davranmayarak başörtülü eş avına çıktı. kendi icadı olan ve asla hukuki olmayan "kamusal alan" uydurmasına sığınarak ve haklarını ihlal ederek cumhurun başının evi olan çankaya köşkünü onlara ve/yani cumhura kapattı.".
ne yapacağınızı şaşırır, hukuki bir terim olmayan "kamusal alan"ı izah etmekte zorlandığınız gibi zorlanırsınız.
cumhurbaşkanı noter değildir, peki de cumhurbaşkanı yasamanın önündeki takoz mudur? türkiye büyük millet meclisi 550 kişi toplaşsa ve bir yasa çıkarsa cumhurbaşkanı bunu sürekli kendisiyle de ters düşerek "ben beğenmedim arkadaş. aslında seni de babanı da sevmezdim zaten" türü gerekçelerle iade etse (cumhurbaşkanı veto edemez, en fazla o da bir (1) kez olmak üzere iade eder) ne denebilir zat-ı alilerine? "noter değil" mi diyeceğiz yoksa millet iradesine rağmen bir yasasavar mı? meclisin gönderdiği yasaları, yasa değişikiliklerini, anayasa değişikliklerini iade rekoru sayın sezer'de. sayın sezer'in siyasi görüşü bulunabilir. bundan daha doğal bir şey olamaz. fakat meclisin gönderdiği bir yasa değişikliğini, anaysa değişikliğini siyasi gerekçelerle iade edemez. iade gerekçeleri arasında "bu benim görüşüme uymuyor, ben öyle düşünmüyorum, karşıyım, yarar görmüyorum" cinsinden ifadeler bulunamaz. zira kendisi sorumluluğunun hesabını vermeyen bir makamı işgal etmektedir. iktidar ve parlamento ise sorumluluğunu ve icraatlerinin hesabını verir. bu sebepten cumhurbaşkanı hukuk temelli gerekçeler sunmalıdır. aksi durum onun "tarafsızlık" ve "yansızlık" iddiası ile de ters düşer. sosyalist olabilirsiniz, liberal ekonomi politikalarından hoşlanmayabilirsiniz, fakat iktidar liberal ekonomi politikaları uygulamaya kalktığında, özelleştirmeler yaptığında buna mani olamazsınız. mani olmak istiyorsanız siyaset arenasına buyurur, halkın kantarında tartıya çıkarsınız.
sezer'in muhiplerinin ki onlara kısaca sm de diyebiliriz zannediyorum, açıklamakta zorluk çektikleri en önemli nokta ise "kamusal alan" nevzuhur icadının hukukiliği meselesi. neymiş? hukuki terimleri ve yasaları ihtiyaçlar ortaya çıkarırmış. laf ola beri gele. siz mesela birine soruyorsunuz:
"arkadaşım bu elma mı armut mu?" aldığınız cevap da şöyle bir şey oluyor:
"elma ve armut ağaçta yetişir.". ne güzel. aydınlandınız değil mi?
elbette elma da armut da ağaçta yetişir ve elbette ki hukuki terimler ve yasalar bir ihtiyacın karşılığı olarak vücut bulurlar. fakat bu maalesef "kamusal alan" tabirinin hukuki olduğunun delili olamıyor işte. ihtiyaç ise bir şekilde türk yasalarında bir şekilde yer almalı değil miydi?
hukukun en temel kaidelerinden biri kanunla tanımlanmamış eylemin suç olamayacağı ve suç olamamış bir eylemden ötürü de ceza verilemeyeceği, hak mahrumiyetine sebep olunamayacağıdır.
"kamusal alanı ihlal etmek" gibi ya da "kamusal alana başörtüsü ile girmek" gibi bir tanımlama var mı ceza kanununda veya herhangi bir yasa maddesinde? suç olarak tanımlanmış mı bu? karşılığında da bu eyleme kalkışanların ne şekilde cezalandırılacağı, hangi haklardan ne şekilde mahrum bırakılacağı söylenmiş mi?
hayır. e, o zaman nedir bunca tantana? var mı keyfilikten, hukuksuzluktan ve hatta zulümden başka tarifi?
"ihtiyaca binaen" kapkaç, internet suçları, telefon sapıklığı gibi suçlar tanımlanarak ceza yasalarında yerlerini alırken "kamusal alan" hangi ihtiyaca binaen ne şekilde yer almış acaba? ceza hukukunu geçtim bu iki kelimenin türk yasalarında yanyana geldiği vaki değil. bir çifte standardı tatbik adına uydurulmuş, nevzuhur, türkçesi bile bozuk bir tabirden öteye bir anlam taşımamaktadır "kamusal alan".
öte yandan sm'e göre bizim laiklik anlayışımız da kendimize özgüymüş. menşei fransızca veya fransız ihtilali değilmiş. biliyorum, cumhuriyetin bidayetinde cümle kamu hukukunu fransa'dan alan bir devlet olmamıza rağmen, fransızca bir kelimeyi (laique) alıp sonra da "bizimkinin kaynağı franszıca ve fransız ihtilali değil" demek gülünç biraz ama, vaziyet bu. ister gül ister ağla. aynı değilmiş, zira kilise kurumunun yerli muadilini de cami zanneden zevata göre bizde cami kilisenin yüklendiği etkin kontrol işini yüklenmiyormuş, ilaahir... tabii, mabet olması itibarı ile camiyi hemen kilisenin yerli muadili ve mukabili gören şahıslar bilmiyor ki bizde cami hiçbir zaman tarihteki kilisenin yasama faaliyetlerine katıldığı gibi bir fonksiyon üstlenmedi, camiler bizde sadece müminlerin cem olduğu, sadece namaz kılmak için değil çeşitli vesileler maksadıyla da toplandığı yerler olarak kaldı. dini iktidar bizde, olmayan bir cami mecazıyla değil hilafet kurumuyla karşılandı. hadi diyelim bunu bilmiyorsunuz kilise kurumunun yerli muadilinin çok çok hilafete, olmadı şeyhülislamlık kurumuna teşbih edilebileceği de mi gelmedi aklınıza? kilise kelimesinin mabet ismi haricinde dini iktidarı temsil ettiğini bilmiyorsanız böylesi gülünç hatalar kaçınılmaz tabii.