gelenek-göreneklerin, ahlaki ve hukuki kuralların çizdiği bir çerçeve içerisinde ve onların etkisiyle oluşan önyargıların güdümünde sağlanabilmesi, neredeyse imkansız olan uğraştır ve bu eylem, çoğunlukla bir uğraş haline bile gelmeden sonlandırılır.
bilim insanlarının ilkel toplumlar üzerinde yaptıkları kimi araştırmalar, hymen adı verilen kızlık zarının, kızın evliliğinden hemen önce ve çoğu kez bir törenle, kabilenin reisi, büyücüsü ya da bizzat kızın babası tarafından bozulduğunu ortaya koymuştur. lakin bu toplumlar, isimlerinin de ifade ettiği gibi ilkel toplumlardır. dar bir alanda, atalarından miras gelenek-görenekleriyle, ahlak anlayışı ile yaşam sürdüren, bilimden ve bizim anladığımız anlamda bir hukuktan bi-haber insanlar tarafından oluşturulurlar.
modern insan, gelenek-göreneklerine, yaşadığı toplumun ahlaki ve hukuki kurallarına bağlı, erdemli bir canlı olarak diğer canlılara ve yaşanılan dünyaya hükmetme gücünü; kendi duygu ve düşüncelerine, eyleme dönüşüm öncesinde hükmedebilmesi sayesinde kazanmıştır.
insan beyni, akla-mantığa uygun olan şeylerin ötesinde, yukarıda saydıklarımız da dahil türlü nedenlerle, olması mümkün görülmeyen ve hayal gücünün etkisiyle gelişen sınırsız düşünceyi, istese de-istemese de tahayyül edebilme ve analiz yeteneği ile donatılmıştır. bu nedenle de düşüncelerine gem vurma, biyolojik güdülerinin etkisiyle oluşan arzularını düşünsel anlamda engelleme gibi bir erke sahip değildir. ancak, düşünmek ile düşüncelerini söz ve eylemlerle ifade etmek farklı şeylerdir.
- dolayısı ile, 'kızına cinsel arzu duyan ve bu arzusunu ifade eden bir babayı anlamak' sıradan bir insanın değil akıl ve ruh sağlığı uzmanlarının işidir.