kırmızı yanaklı, utangac çocuktur dilimizdeki, dimagımızdaki karşılıgı. kendisi 2. sınıfta gelmiştir okulumuza. vasattır önceleri, çekingendir, saklanır. kız sınıf birincisi, hafiften havalı bir şeydir. çocuk 4. sınıfta bir açılır, bir azim, bir hırs: sınıf birincisi odur bundan böyle. kendisi 1456 çarpı 7898'in cevabını mesela pat diye soylemektedir. kız ikincilige gerilemiştir ama hayranlıkla izlemektedir çocugu ha bir de artık aşk diye bir üçüncü vardır aralarında. kalem açma bahanesiyle çöp kutusu başında konuşmalar başlar. "..... susamsokagini seviyoo" nidaları eşliginde dansa davetler, yakalamaç esnasında o beş harfli isme sahip çocugun hep aynı kızı kovalaması sürer gider böyle. çocuk açmıştır hislerini esasında. kız nazlıdır ama, bir gün şöyle özlü(!) bir sözle yanıt verir çocuga: "seni seveni sen de sev" yani aslında bu abuk sabuk yollara basvuran kız da pek bir sevmektedir çocugu. sonra ne olduysa artık çocuk küser kıza bir de saglam bir mektup döşenir o güzel yazısıyla. kızın en hatırladıgı cümle şudur o mektuptan: "sen benimle elma yanaklı diye dalga geçtin". ah be bebek çocuk, ah be en güzel hatırası çocuklugumun. evet utanınca kızarıyordu yanakların elma gibi. ama ben o halini seviyordum en çok. bak hala o halini hatırlıyorum en çok.