ilkokul sularında cereyan edenler en unutulmazlarıdır.
kız, babasının memur olması hasebiyle sınıfa sonradan dahil olmuştur ve öğretmeni onun bulunduğu kümeye oturtmuştur kızcağızı. ilk tenefüs arasında, isminizi sorar ve elindeki bisküviden size de ikram eder; sonra gülüşmeler, iflah olmaz utangaçlıklar ve 'sınıfa yeni gelen kızı' ilk etapta sindiremeyen kıdemli küçük kızların 'niye geldin' diyen bakışları peyda olur. allahtan bir tanesi pek cana yakındır da, sokuluvermiştir kızın yanına. en yakın arkadaşı olmuştur, girizgahta. hikaye gelişme bölümüne geçer sonra.
en unutulmaz atraksiyonlarından biri ders esnasında, çıkışlarda vesair kağıtlaşmaktır. ' bu gün mevlüt'e beni artık sevmediğini söylemişsin, yalan söyleme. niye tahtaya benim adımı yazmadın o zaman, o kadar da konuştum!?' vari sitemler düşülür notlara. (imtiyazcı sınıf başkanlığı dönemleri). bunların haddi hesabı yoktur. utangaç bünyeler sıra altından ya da kalem açılan çöp başlarında buluşup, verilen kağıtlarla anlaşırlar. sınıfın en uzun çocuğu anlamsız bir biçimde sınıfın en minik kızına tutkundur. ve kızın bu hislere mukabele etmesi işten bile değildir. ikisininde en büyük korkusu, zamansız bir tayinle sınıfa müdahil olan kızın, yine zamansız bir tayinle başka diyarlara gitmesidir. çocuk basketbol ve bando takımının; kız ise türkçe derslerinin, şiir ve kompozisyon yarışmalarının vazgeçilmez ögesidir. böyle anlarda birbirlerini en çoşkulu şekilde alkışlayanlar evvela bu iki pıtırcık olur. bu hissiyatları anlatmak namümkündür. çünkü kelimeler o masumluğun hakkını verememektedir.
bu arada; evet mevlüt'e yalan söylemiştim. n'apıyım, konuşmasaydın o uyuz kızla.