muhipleri arasında terbiye noksanı ile malül bazı insanların bulunmadığından artık zerre şüphe etmediğim insan. kendisi muhakkak ki efendidir. bakmayınız öyle ecnebi devlet erkanı önünde hiddete gelip çocuk azarlar gibi bakan azarladığına. devlet işi bu şakaya gelmez. hem dürüst de adam. ampulden tasarruf ediyor, alışverişlerini kendi görüyor, kırmızı ışıkta duruyor, bayramdan bayrama nur cemalini gösterecek kadar da mütevazı. daha ne isteriz?
hayır o değil de mezkur muhiplerin hayvanlar alemi ile ilgili bu takıntısı nereden kaynaklanıyor onu merak etmekteyim ben asıl. ahmet bey'e sorsak kendisi asla bunu tasvip etmeyecektir herhalde. ne bileyim, imtiyazsız kaynaşmış kitleye sahip bir cumhuriyet fikri ile idealize edilen "ulusal bilince sahip yurttaş"ların meramlarını ifade şekli bu olmalı değildi herhalde. muahatap aldıkları insanlarla medeni bir şekilde iletişim kuramayan bu insanların dertleri ne olabilir ki? terbiyeleri noksan bir şekilde "kamusal alan"a salınmaları sayın sezere göre tehlike arz etmiyor mu acaba?
sayın sezer'in en yakın tarihte muhipleri arasındaki bu bahtsız kitleye ayrıca -mesela bir celal şengör hoca'dan- bir edep erkan dersi aldırması gerektiği kanaatindeyim. usul önemli, içeriğe sonra bakarız. onda da ciddi problemler var. laikliğin menşeini ankara zanneden zevata "fransa bu laikliğin nesi olur peki?" diye sormak gerekiyor. sanırım mahut zevata göre laiklik, on yılda on beş milyon gencin yaratıldığı yıllarda icad edilmiş, en az türkmen yoğurdu ve ergenekon destanı kadar bizden sayılan bir kavram. laicus-clericus karşıtlığından bu yana batı tarihi içindeki seyri konusunda bir münzarayı ise kim ne kadar kaldırabilir emin değilim doğrusu. laisizim-laisite tartışmalarına girmiyorum bile. fakat her şey bir yana bir noksanımı da itiraf etmeliyim. bu "kamusal alan" ile neyin kastedildiğini bir türlü bulamadım. zira türkçe yazılmış hukuki hiçbir metinde "kamusal alan" tabiri geçmiyor. hukuki bir terim midir "kamusal alan"? hayır, dil problemine işaret edip, "kamusal alan" değil, "ona kamu alanı diyelim" de değil derdim. düpedüz hukuki olmayan uydurma bir "terim"le yıllardır herkesin hukukunu keyfi bir biçimde olumsuz yönde etkileyen sonuçlar alınmasıdır can sıkan. hadi beni geçin, "50 senelik hukukçuyum. türk mevzuatında kamusal alan diye bir şey görmedim. böyle bir kavram varsa gösteren olursa sevinirim." diyen bilkent üniversitesi öğretim üyesi anayasa hukukçusu prof. dr. ergun özbudun da benzer sancıları çekiyor. nedir allah aşkıan bu kamusal alan? hukuki olmayan, hiçbir hukuki metinde tek satır olsun yer işgal edememiş, tarife gelmez, sadece haşmetmeaplarının buyurduğu, dili de problemli uydurma kavram ile hukuki sonuçlar almanın adı en hafif tabiri ile keyfilik ve hukuksuzluk değil de nedir? ben bilmiyorum. bilen varsa da öğrenmeye hazırım. bir de bu keyfiliğe iştirak edenler demokrasi ve laiklik dersi vermiyorlar mı, verem ederler insanı...