simurg

entry66 galeri video2
    44.
  1. Bugün beyoğlu sineması'nda izlediğim belgesel. Aslında tam manasıyla izledim diyemem çünkü yarısı olunca arkama bile bakmadan topukladım. Beyoğlu Sineması'nda izlediğim bir filmi yarısında bırakıp çıkacağım yemin olsun aklımın ucundan geçmezdi. Bunu da yaptırtmıştır bana.

    Bu belgesele -yer yer kurmacaya da kaymış olsa biz belgesel diyelim- sinirliyim. Çünkü böyle doğru ve hassas bir konuyu liseli devrimci gazına denk düşen bir dil ile anlatmayı seçmiştir. Yahu bu adamlar neden ölüm orucuna başlamışlar, hangi psikoloji ile canlarından vazgeçecek noktaya kadar gelmişler, geçmişe baktıklarında ne gibi pişmanlıkları var yahut var mı? bu gibi bir sürü can alıcı noktaya teğet bile geçilmeden, romantik devrimci bir dil ile -ki onun da en bayağısı ne yazık ki- böylesi hassas bir konu piç edilmiştir, yazık olmuştur.

    Bir diğer takıldığım nokta da filmin yer yer ajıtasyonun üst sınırlarına çıkan anlatım dili idi. Yönetmenin bunu isteyerek yaptığını düşünmek istemiyorum lakin böyle hassas konularda o sınırı belirlemek çok keskin bir pratik ve dahası sinema zekası istiyor. Her ne kadar kurmaca olsalar da bu sınırı layıkı ile belirleyen filmler için;

    (bkz: gelecek uzun sürer)

    (bkz: kaplumbağalar da uçar)

    Filmin teknik değerlendirmesine hiç girmek istemiyorum. Kamera açılarından kadrajlara, kurgusundan müziklerine kadar acemilik kokuyordu. Ha, sen doğru yerden yaklaşabilmiş olsan olaya sikmişim kadrajını falan, neticede burada önemli bir meseleyi belgelemeyi amaçlıyorsun. Estetik kaygıların ikinci planda tutulmasını anlarım diyeceğim ama o da yok. O zaman kusura bakma canım kardeşim ama hiç olmamış bu iş.
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük