Tanzimattan Meşrutiyete Osmanlı Devletinde Reform Hareketleri
17. asırda sahibi olduğu gösterişli gücün son damlalarını da yitirmeye başladığını gören Osmanlı Sarayı imparatorluk yapısını koruyabilmek için bir şeyler yapmak zorundaydı ki bu saray sözcüğü sathında sahip olduğu mahiyet ile Anadolu Osmanlısına sahip çıkmadığı neticesi ile önemlidir;
Tanzimat öncesi değişim hareketleri;
Gülhane hatt-ı hümayununun çıkma noktasında daha çok Avrupa büyüklerinin Osmanlı topraklarını paylaşmak adına yürüttüğü politikalardan bahsedilir, doğrudur fakat; aydınımızın düşüncesinin kabulü için geçmişe küfür ederek yükselme amacından mı ya da akademisyenimizin güdümlü veya işgüzar unutturma amacından mı ortaya çıkmamış, bahsedilmeyen bir durum da dönem padişahlarının artık hem orduya hakim olma gereğini;şiddetle duyması hem de coğrafi keşiflerle birlikte geriye giden iktisadi duruma hakim olmak için yapma arzusunda oldukları ıslahata yönelik çalışmaları;zaten mevcuttur. Unutulmaması gereken nokta ise tanzimat ile 16. yüzyıldaki ıslahatların mahiyetleri açısından ne ifade ettikleridir. Bunu iyi ayırt etmek lazım gelir çünkü askeri ve teknik gelişmeye yönelik ıslahat çalışmaları 1718 Pasarofça antlaşmasına kadar gitmiştir.
Orada yapılan antlaşmayla batının kesin üstünlüğünü gören saray ;askeri ve teknik açıdan geri kaldığını ve buna binaen çalışmalar yapmak zaruretinde olduğunu gördü
-Topçu ve humbaracı ocaklarının Avrupa;dan getirilen subaylarla düzenlenmesi ve 3. Selim döneminde ki Nizam-ı cedit * ordusu ki Osmanlının batı tarzında ki ilk kara ordusu olması dolayısıyla açık örneklerdir.
Tanzimat; Islahat;
Gelelim bu gelişmelere karşılık çalışmalarını 2. Mahmut'un başlatıp Sultan Abdülmecit'e nasip olan, Mustafa Reşit Paşanın hazırlayıcısı olduğu Tanzimat Fermanına** Osmanlı Devletinin son yüzyılındaki asıl belirleyiciliğini; diğer yenilik çalışmalarına karşılık insan haklarına yönelik olması dolayısıyla sosyal devlet düzenine geçişteki belirleyiciliği ile başlangıç noktası olması ve Sultan Abdülmecit'in kendisinden üstün güç olarak yasanın varlığını kabul etmesi ile önem kazanır.
Zira bu ferman, siyasi alanda sened-i ittifaktan sonra devletin siyasi yapısında esaslı bir değişiklik yapma arzusunun ilk belgesidir.** Saray burada içişlerine karışılmasını engellemek ve Fransız ihtilalinin etkilerinden sıyrılabilmek için bu fermana sarıldı. Yazık ki büyük devletler içinde olduğu kabul edilirse o dönemde Fransız ihtilalinin etkilerine maruz kalması açısından bünyesinde bulundurduğu uluslara davranışına bakılarak emperyalist yapısı olmayan Osmanlı şanslıydı. Ancak bu yeniliğe çok güçlenmiş ve daha çok güçlenmek isteyen Slav ırkının büyük devleti Çarlık Rusyasının Panslavist politiğine karşı bir şey yapamadığı için sarılmıştır; Bunun dışında Zat-ı şahanelerinin yetkilerini paylaşmak isteği gibi bir söylem padişahın gücünü Tanrı'dan aldığı Osmanlı yönetim anlayışında gülünç olmaktan öteye gidemez; Bu tarihsel gelişimin ve politiğin nelere ortam hazırladığını anlamak günümüz cumhuriyet Türkiyesinin düşünsel gelişimini değerlendirebilmek içinse ayrıca önemlidir...
Buna göre yine tanzimatla birlikte batıyı öğrenmek ve tatbik etmek için gönderilen Türk öğrenciler yani Avrupanın yetiştirdiği Yeni Osmanlılılar, [Jöntürkler] batıda ki serbestiyi kendi devletlerinde de görmek orada ki hak ve özgürlüklerin kendi ülkelerinde de uygulanmasını istiyorlardı ve bunun için çalıştılarda, oysa saray onları ilk yıllarında galeye almasa da sonradan Paristekiler başta olmak üzere yenileşme çabaları güden herkese karşı kıyasıya mücadeleye girişti ***
Jöntürklerin, adalet, hürriyet, eşitlik gibi Fransız devriminin sloganlarını kullanması, Çarlık Rusyası ve diğer büyük devletlerin çıkarları gereği ortaya koydukları ulusların kendi geleceklerini tayin etmesi; politikası elbette çok uluslu yapısını ümmetçilik adına korumayı amaçlayan Osmanlıyı rahatsız edecekti çünkü bu imparatorluğun sonu demekti.
Saray buna karşılık direnebilmek, büyük devletlerin ellerini kendi yakasından uzaklaştırabilmek için bir hamle daha yaptı ve Islahat Fermanını** ilan etti! Aslında bu ferman da saray Osmanlısının, yaşam şartları gittikçe daha da kötüleşen anadolu halkı için bir şey yapmadığını iddia edenler için bir saldırı oku olabilir. Ve kararları dış baskılar sonucunda ilan olunan bu ferman açıklanan maddelerinin Paris Barış Antlaşmasında yer alması bakımından Avrupanın Osmanlı devletinin içişlerine karıştığının da resmi belgesi olarak tarihte ki yerini almıştır.**** Fransız devriminden Islahat fermanına geçen sürede tahta sahip olan Osmanlı hükümdarlarının bekle-gör anlayışları ve kandırma politikaları artık yetersizdi; Bu dönemden sonra gelen saltanatın en ünlü padişahlarından ikinci Abdülhamit Han ise Osmanlının son kurt hükümdarıdır diyebiliriz. Ya da Yıldız sarayından Selanik teki zorunlu istirahatına kadar uzanan yolda bilinmeyenlerin veya çarpıtılanların bugün adını kızıl sultana çevirdiği padişah yine birilerinin güdümü tarafından böyle yansıtılmışta olabilir.***
Konuyu dağıtmadan Tanzimat ve Islahat fermanları neticesinde toplanınca, saltanatın son yüzyılında ki bu reform denilebilecek yeniliklerden en çok idari yapının etkilendiği görülmektedir. Reformizmi son ana kadar reddeden Osmanlı sarayı yüz elli yıllık buhranın içinden idari yapıda gerçekleştirdiği değişikliklerle kendini kurtarmaya çalışmıştır. Fakat başaramamıştır çünkü yapılan değişikliklerin sadece azınlık haklarına yönelik olması bile bu toparlanamayıştaki sebeplerden biridir. Ki günden güne iktisadi önemini kaybeden anadolu topraklarında tüccar sınıfını oluşturan gayri müslim halk bile bir avuç sermayenin sahibiydi oysa batı sanayi devrimini gerçekleştirebilmek için hammadde peşinde dünyanın dört bir yanında sömürgeleşmeye gidip yeni silahlar, yeni buluşlara imza atıyordu. Buna rağmen Tanzimatta da olmasına rağmen Islahat ta bakıldığı zaman daha net görünen o ki -maddi manevi ayrıcalıkların tamamının gayr-i müslim halka yönelik olduğudur.
Yönetim, Hukuk Ve Eğitim alanında yenilikler;
idari yapının ıslahat Fermanı ile biraz daha ayrıntıya kavuştuğu 17. Yüzyıl Osmanlısının vilayet yönetimi merkeziyetçi esaslara göre düzenlenip yatay bir hiyerarşiye bağlanmış ve idari organlar teşekkül etmiştir. **** Sayın ilber Ortaylıya ek olarak önceleri eyalet denen birimin adı vilayete çevrilmiş idare valilere bırakılmış, liva ve kazada da mülki amirler ve idari organlar tespit edilmiştir. Bunların bile büyük değişimler olduğu Osmanlı da toplumsal yapılanmanın ve ortaya çıkan yeni düşünce akımlarının Avrupa’da eğitim alan Türkleri nasıl etkilediğini meşrutiyetin oluşmasına ortam hazırlayan etkenlerin esaslarından biri hattta en önemlisi olarak karşımıza çıkacak;Fermanı hukuki açıdan değerlendirirsek, Ceza hukuku, idare hukuku ve Ticaret hukuku gibi çeşitli hukuk dallarında hiç de küçümsenmeyecek gelişmelere öncülük etmiştir. Bu fermanla oluşan gelişmeler sayesinde,Osmanlı devletine modern anlamda bir hukuk devleti anlayışı da girmiştir.*****
Sayın Necip Bilge de; Bu fermanı, Türkiye de hukuk devleti kurma yolunda ilk teşebbüs olarak kabul ederken, fermanın sadece özel hukuk açısından değil, kamu hukuku yönünden de ülkemizdeki kanunlaştırma hareketinin başlangıcı sayılabileceğini ifade eder.
Tüm bu gelişmelere karşılık iki ıslahat da Osmanlı devletinde mülki, askeri, idari ve mali alanlarda bazı olumlu değişiklikler getirmekle birlikte, söz konusu fermanın devlet hayatında geniş kapsamlı bir inkılâp olduğunu söylemekte mümkün değildir.
Zira, Tanzimat ile siyasî rejimde büyük değişiklikler, Avrupai hukuk sistemine uyum sağlayacak radikal tedbirler, dinî esaslara dayalı hukuk sisteminin, lâik esaslara dayalı yeni bir yapılanmayı sağlayacak nitelikte bir hüviyet olmadığı açıktır. Örnek vermek gerekirse eski sisteme dayalı olarak işleyen köklü eğitim kurumları olan medreseler aynen korunurken yeni sistemle getirilmek istenen anlayış yeni okulların açılması ile karşılanmaya çalışılmıştır ki, bu durum ülkenin eğitim sisteminde karışıklığına neden olmuştur.
Bunun getirdiği en büyük sıkıntı ise eğitimden başlayarak, devletin ve toplumun bütün kademelerini etkileyen ikilemdir. Bu çeşitlilik demokratik ortamlarda belki daha çok gelişmeye neden olabilirdi. Ancak, bu oluşum demokratik olmayan şartlarda geliştiğinden uygulama sırasında; devlet hayatında bölünmelere, toplumsal hayatta da kavgalara neden olmuştur. Dolayısıyla ferman, amaçları ve hedefleri açısından, sağlıksız bir ortamda ve talihsiz bir zamanda doğmuştur.
Sonuç olarak yetersiz ve şanssız doğan sened-i ittifak, tanzimat ve ıslahat fermanları yetersiz kalan her reform hareketi gibi yerini başka bir yenilik hareketine bırakmıştır.******
* Bkz. Sultan 3. Selim dönemi askeri ıslahatları
** Bkz. Sultan Abdülmecit dönemi ıslahat hareketleri
*** Bkz. Sultan Abdülhamit Han dönemi, Teşkilat-ı Mahsusa
**** Bkz. Prof. Dr. ilber ORTAYLI, Tanzimatla birlikte idari yapı
[ Osmanlı Devleti Tarihi, Zaman Kitap, 1. Cilt 1999 -istanbul]
***** Bkz. Ahmet ERDOĞAN, Tanzimat Fermanının hukuki ve siyasi niteliği
****** Bkz. Prof. Dr. Sina AKŞiN, -Meşrutiyet
[Milli mücadele ve istanbul hükümetleri, Cem Yayınevi 1976-istanbul]
Ayrıca Ahmet Erdoğan'ın ilgili makaleside yararlıdır.