M. Kemal Atatürkün Madam Corinnee gönderdiği 20 Temmuz 1915 tarihli mektup: *
Peyami Safanın 1954 yılında Milliyet gazetesinde yayınlanan Atatürkün Bir Kadına Mektupları isimli yazı dizisinin 30 Kasım 1954 tarihli bölümünde M. Kemal Atatürkün Madam Corinnee 20 Temmuz 1915'te Çanakkaleden gönderdiği mektubun tercümesi yer alıyor. Bu tercümenin bir yerinde şöyle yazıyor:
--spoiler--
Gerçekten de cehenmem hayatı yaşıyoruz. Çok şükür, askerlerim pek cesur ve düşmandan daha mukavemetlidir. Bundan başka hususi inançları, çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini daha çok kolaylaştırıyor. Filhakika onlara göre iki semavi netice mümkün. Ya gazi, ya şehit olmak! Bu sonuncusu nedir bilir misiniz? Dosdoğru cennete gitmek. Orada Allahın en güzel kadınları, hurileri onları karşılayacak ve ebediyen onların arzusuna tabi olacaklar. Yüce Saadet
--spoiler--
Tabii siz şimdi, bunda ne var, askerlerinin imanlarını övüyor diyeceksiniz. Fakat işin aslı sanıldığı gibi değil.
Peyami Safanın aktarımı şöyle devam ediyor:
Sizin mantıki nasihatlerinizi beklerken şimdiki hâdiseler yüzünden kazandığım sert karakteri yumuşatacak romanları etüd etmeye ve böylece ümit ederim ki, hayatın hoş ve iyi taraflarını hissedecek hale gelmeye karar verdim[1]
Fakat arada sansürlenen bir bölüm var.
Bu bölümü Erdal Inönü, Madam Corinnein yeğeni (kardeşi Edithin [Edibe] kızı) Melda Özverimin fransızca orijinalleriyle yayınlanan kitabından Anılar ve Düşünceler adlı kitabına almıştır. Peyami Safanın Milliyette Türkçeye çevirisini yapmayıp sansürlediği kısım Erdal Inönünün çevirisiyle şöyle:
--spoiler--
Görüyorsunuz ya Madam, benim insanlarım şehit olmayı ararken de budalaca davranmıyorlar. Peygamberimiz ne kadar bilgeymiş. Insanların gerçek arzularını ne kadar iyi biliyormuş. **Bana gelince, çok yazık ki, bu inanmış insanların, Allah vergisi nitelikleri bende yok,** ama bu nitelikleri desteklemeyi de hiç ihmal etmiyorum.
Çok **garip bulduğum** bir şey var. Erkeklere huriler ve başka güzel eğlenceler vaat eden Hazreti Muhammed, kadınlar için hiçbir taahhüde girmiyor. Bu duruma göre ölümden sonra erkekler, cennetteki kadınlara sahip olarak hoş vakit geçirirlerken, kadınların dayanılmaz hale düşecekleri anlaşılıyor. Öyle değil mi?
Gördüğünüz gibi Madam, dağdağalı ve kanlı bir yaşama alıştıktan sonra da insan, cennet ve cehennemden söz etmek ve hatta **yüce Tanrıyı bile eleştirmek** için zaman bulabiliyor. Madam, eğer Tanrımızı eleştirerek günaha girmemi önlemek isterseniz, çarpışmalar dışında kalan zamanımı, hangi meşgaleyle geçirebileceğim konusunda lütfen bana yol gösteriniz.[2}
--spoiler--
bu bölüme dikkat!
--spoiler--
Aziz Madam,
Bu defa size hakiki dostluğumuzu hatırlatmak için ilk önce ben kalemi elime alıyorum. Batıdan doğuya kadar devam eden uzun ve yorucu bir yolda iki ay kadar seyahat ettikten sonra bir istirahat ânı bulunabileceğine inanılır, değil mi? Fakat, heyhat! Görülüyor ki, bu ancak ölümden sonra mümkün olacak. Fakat bu **hayali** rahata kavuşmak için Allahımızın cennetine gitmeye kolay kolay razı olacak değilim. [3]
--spoiler--
M.Kemal Dinimizle ilgili "cepheden" yazdığı şeyler işte bunlar Gaziliğe ve Şehitliğe inanmayan birisinin Gazi olmaya hakkı var mıdır? Ayrıca "Görülüyor ki, bu ancak ölümden sonra mümkün olacak. Fakat bu **hayali** rahata kavuşmak için Allahımızın cennetine gitmeye kolay kolay razı olacak değilim."
Bu, tam materyalist düşünce değil de nedir? Ahiret haktır Hayali falan değildir.
KAYNAKLAR:
[1] Peyami Safa, Milliyet Gazetesi, Atatürkün Bir Kadına Mektupları, 30 Kasım 1954, sayfa 3.
[2] Erdal Inönü, Anılar ve Düşünceler, cild 3, Doğan Kitap, birinci baskı, Istanbul 2001.
[3] Peyami Safa, Milliyet Gazetesi, Atatürkün Bir Kadına Mektupları, 1 Aralık 1954, sayfa 3.
Mektup için ayrıca bakınız;
Sadi Borak, Öyküleriyle Atatürkün Özel Mektupları, Çağdaş yayınları, Istanbul 1980, sayfa 78, 79.