iki sene civarı doğunun bir köyünde çalıştım. Orada başımdan geçen bir olay beni magmaya ulaşırdı;
Bulunduğum okulda toplamda 12 öğretmen var. ikisi erkek, gerisi bayan.
Erkekler azınlıkta olduğu için öğretmenler odası bayan istilasında. Kolay kolay da gelip bizimle oturmazlar. Neyse efendim, bir de öğretmen arkadaşımız var; Elif.
Elif hoca her zaman kahverengi giyer. Biz buna o kadar alışmışızdır ki; kahverengiyi farkettiğimiz anda Elif diye sesleniriz.
Yine bir öğle arası kızlarla oturuyoruz ve psikolojisi bozuk bir öğretmenle, başka bir arkadaşın tartışmasından bahsediliyor ki yapılan hareket çok adice. Karşı tarafı ben olsam boğarım diye geçiriyorum aklımdan... Bu arada benim de sırtım kapıya dönük. Kapının yakınlarında da Elif oturuyor. Tabi bu sırada da biz mevzuyu dinliyoruz. Arkadaşın verdiği cevabı tartışıyoruz falan. Bildiğiniz dedikodu yapıyoruz.
Neyse bu arada arkadaşımızın olaya verdiği tepkiyi azımsıyorum ve başlıyorum konuşmaya;
-Yahu ben orada olacaktım ki. Şöyle bir ayağa kalkar, elimi belime koyar ( o sırada bu hareketleri de yapıyorum.) 'Orospuuu!' diye bağırırdım.
Sonra bir kahkaha ufanı kopuyor ki akıllara zarar. Sanıyorum söylediğime gülüyorlar. Ben aval aval millete bakarken; öğretmen arkadaşlardan biri gülmekten konuşamadığı için beni omuzlarımdan tutup kapıya doğru çeviriyor;
-Ve işte orada!
Orada okul müdürümüz Mehmet bey duruyor, Kahverengi takımıyla!!! Ben müdürü Elif sanmıştım.
O an nefesim kesildi, gözüm karardı. Ölüyorum sandım. Üstüne de donakaldım. Müdüre mal mal baktım. O an anlatılmazdı kısacası.
-Söylediğime mi yanayım? rezil olduğuma mı? Rezil olduğum kişinin müdürüm olduğuna mı? bilemedim.
Koskoca bir dönem boyunca adamın yüzüne bakamadım.
Aradan 4 yıl geçmesine rağmen beraber çalıştığımız arkadaşlar hala dalgasını geçerler.