"Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum...
herkese merhaba,
tüm zamanların en iyi roman girişi seçilmiş yukarıdaki cümlelerle başlamak istedim bu sayının giriş yazısına, zira bu sayımızı bir yılbaşı ertesi doğan, ve yirminci yüzyılın en tartışmalı klasiklerinden biri olan "çavdar tarlasında çocuklar"'ın yazarı j. d. salinger'e borçluyuz.
tüm kitaplarında insanların samimiyetsizliği ve ikiyüzlülüğü nedeniyle yabancılaşmış ve doğal olarak toplum dışı davranışlar sergileyen kahramanlar yaratan salinger, çözümü durup savaşmak yerine kaçmak ve saklanmak olarak göstermiştir.
ne tesadüftür ki, gerçek hayatında da, "çavdar tarlasında çocuklar"'ın yarattığı ünden sonra, toplumdan kaçmış, gazetecilerden saklanmıştır. bu döneminde pek çok dönemdaşı yazar gibi zen felsefesi ile ilgilenmiş, sonradan yayınlanan öykülerine bu ilgisini hissedilir derecede aktarmıştır.
beyaz bir kar tabakasının izolasyon hissini güçlendirdiği bu günlerde, yalnızlığın ve sessizliğin de insan ruhu için arada sırada gerekli olduğunu, "kar" temalı bu sayımızın da bu anlara eşlik etmek için biçilmiş kaftan olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
soğuk kış akşamlarında buğulu camın hep sıcak tarafında olmanız temennisiyle;
hepinize iyi seneler, iyi okumalar."(experimental)
duyuru: önümüzdeki sayının konusu "soba". öykülerinizi, 17 ocak perşembe akşamına kadar soykuyolla@gmail.com adresine ya da bana iletebilirsiniz. (bkz: söykü dergisi sayı 15 soba)