bilinmeyen, bilinmediğinden çıldırtandır.
bu adalet öyle bir kalıpta ki...
tarif yok!
bakarsın öylece.
düzen olsun diye tanrının bir adaleti olduğu atılmış önce ortaya.
neden? ve nasıl?
sana derler ki hep; çalma, çırpma, asma, kesme, adam ol!.
ne mi olur uymazsan?
tanrnın adaletsizliğine uğrarsın, günahkar olursun!
hatta cehennemde bile yanarsın...
sen sorgulama, sorgulama ki sevap kazanasın.
güzel bir insan olman için ne de olsa inançlı olman gerekli değil mi?
uzun zamandır yalvar yakar, sıfıra yakın günahın olsun, yat kalk şükret filan...
sonra de ki ohh be allah verdi sonunda, arzularım gerçek oldu...
peki ya hiç inanmayan ama senin uzun süredir yalvararak sahip olduğunu düşündüğün o şey'e sahip olanlar ne ayak?
cin başka, peri başka!
bir ömrünü rahatlıkla geçirmiş birisi için tanrının adaleti pekala vardır, sonsuz inanır bu gibi insanlar. ne de olsa allah vermiştir her şeyi onlara.
tanrı, neden sınar ki?
neyin sınavı?
sen kalk bir tarafa kağıt, kalem, silgi, sorular ve cevapların yazılı olduğu her şeyi ver,
sonra bana gelince ne kağıt ver ne kalem ne de kağıda yazılmış soruları verme. cevapları geçtim zaten...
elinde her şeye sahip birisiyle elinde sadece sorular olan birisi...
bu iki farklı insan nasıl aynı kafada olabilir?
nasıl aynı cennete aday olabilirler?
ben deli gibi çırpınırken, her şeyi yapabilecek kadar güçlüyken...
aciz ama paralı bir insanın yanıbaşımda olması neden?
neden kıskanmayacakmışım?
neden benimde olmasın arabam, evim, param?
tanrılık acaba cebinde 2 tane 1 tl ile yağmurun altında gazete dağıtan beni, altında son model ve içi sıcacık olan yaşıtım bir herifi aynı yolda karşılaştırmak mı?