ufuk uras

entry657 galeri video3
    29.
  1. "ben siyasetin siyasetçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olduğuna inanarak 90'lı yıllardan beri kamu sendikalarında, derneklerde ve siyasi partilerde yer aldım. çünkü siyaset bir meslek değil, siyaset bir yaşam biçimi. bunun için yapılması gereken bir şey var, aşağıdan yukarı yurttaşın siyaset yapacağı kanalları açmak. bunun yolu ön seçimden geçiyor. ön seçim yapmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok, delege sistemini kaldırmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok, rotasyon yapmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok. konuşma hakkı varsa da tepeden, egemen siyaset. şimdi türkiye'deki siyasetin amacı ne, halkı siyasetten uzak tutmak. siyasette siyasi parti olarak yer alırken bağımsız aday olarak girmemin nedeni sayın deniz baykal ve tayyip erdoğan yüzde 10 barajında anlaştılar, halkın iradesine ipotek koydular. biz bu yüzde 10 barajını onlara iadeli taahhütlü nasıl geri yollarız diye düşündük, bağımsız aday olarak meclise gireriz, türkiye işçi partisi'nden beri sosyalizmin bayrağı mecliste dalgalanmıyor, sosyalistler mecliste yer alır, toplumun vicdanı orada yer alır, bu bizim için çok anlamlıdır diye düşündük. bir dizi parti var, hepsinin başkanı farklı, adı farklı, adayları farklı ama en iyi 12 eylül rejimini ben savunurum, en iyi imf programını ben savunurum'un üzerinden bir tek kale maç oynanıyor. özel olarak tekrar genel başkanlığa ve siyasete dönmemin nedeni de tabii hrant dink benim çok yakın arkadaşımdı. hrant dink'in ölümünden sonra bu toplumsal vicdanını, siyasal vicdana yansıması gerektiğine inandım. şimdi ben üsküdar altunizade'de muhtarlar, çevreciler ve oradaki yerel inisiyatiflerin toplantısından apar topar buraya geldim. bütün amacımız işte bu kürsüyü oluşturmak. eğer bu kürsüyü oluşturabilirsek bu yüzde 10 barajla, yüzde 10 baraj rezaletiyle seçimlere girdiğimiz son seçim olacak. geçenlerde ermenistan'da seçim oldu, yüzde 5 barajı var. avrupa'da yüzde 5 barajının üstünde baraj yok. niye halkın iradesine ipotek koymak istiyoruz? niye halkın, bize ait olmayan oylarla, bir tür oy hırsızlığıyla parlamentoda yeralmak istiyoruz? düşünebiliyor musunuz, size ait olmayan oylarla haketmediğiniz oylarla parlamentoda milletvekili olacaksınız. yani temsilde adaletin altını oyacaksınız ve diyeceksiniz ki ben adaletten yanayım. dolayısıyla amacımız bu yalan rüzgarını bozmak. dolayısıyla siyasette yeni yüz, eski yüz, işte kaşarlanmış yüz, yüzsüzler falan meselesi değil, siyasette esas olan siyasettir, politikadır. yapmamız gereken iş de yurttaşın, mazlumların, mağdurların, ezilenlerin, sömürülenlerin kürsününü oluşturmak. kendi içinizdeki demokrasi yoksa, hiçbir yerde ön seçim yapmıyorsanız, bizim gibi yüzde 50 kadın kotası koymuyorsanız, rotasyon koymuyorsanız siyaset seyisten geliyor. bu seçimde seyisi mi seçeceğiz ya da biz at değiliz kardeşim. artık seyis istemiyoruz, kendi geleceğimizi kendimiz mi belirleyeceğiz? bence yol ayrımımız burada netleşiyor.

    bütün toplumsal muhalefet örgütleri yani sol'un ortak adayı olarak birinci bölgede sendikalar, meslek örgütleri, alevi topluluğu, dernekler, yeşiller değişik renkler ve siyasi partilerin ortak bağımsız adayı olarak ortaya çıkıyorum. fakat siyasi partilerin bu süreçte kendi içlerinde çok büyük karışıklıklar oldu tabii. o yüzden onların detayını çok bilmiyorum ama biz ne yapıp edip, ikinci bölgede de birinci bölgede de istanbul'un 3 bölgesinde de çıkan bütün bağımsız adaylarımızı baskın oran hocamız da dahil olmak üzere meclise sokmaya çalışacağız. halen bunun şansı olduğunu düşünüyorum. eğer bunu gerçekleştirirsek türkiye işçi partisi'nde olduğu gibi 60'lı yıllarda meclisin kalitesi değişecek, politikaların yönelimi değişecek. yani o esas olan partilerin, değişik toplulukların kendi iç tartışmalarından ziyade kamuoyu vicdanını temsil edebilecek şahısları ortaya çıkarabilecek miyiz, ben çıkarttığımızı düşünüyorum.

    bir merkezdir lafı gidiyor, o merkez komutanlığı hani anadolu'da bir laf vardır, götürürler merkeze sevdirirler herkese diye. o merkez komutanlığı 12 eylül rejimidir. şimdi ben anlamıyorum, bu memlekette herkes demokrasi ne kadar iyi diyor. peki niye halen 12 eylül rejimi var? niye halen yüzde 10 barajı var? niye halen genel başkanların merkezden aday ataması gayri ahlaki kabul edilmiyor? rejim dediğimiz mesele 12 eylül rejimidir. yani ben hakikaten bazı sorunları çözmekte güçlü çekiyorum. yargıtay cumhuriyet başsavcılığı diyor ki iki büyük partinin genel başkanına; tüzüğünüz antidemokratikleşti, bunu demokratikleştirin. yani liderlerin iki dudağı arasında siyaset şekilleniyor diyor. şimdi benim girdiğim birinci bölgede akp'nin başında sayın tayyip erdoğan var, chp'nin birinci sırasından ilhan kesici var sol adına. şimdi ne yapıp edip biz demokrasi ve özgürlükten yana bir siyasi irade ortaya koymamız gerekiyor bu yüzden. yani inanamıyorum nerede bakkallar, yok boyacılar siyasete girecek. siyasete girmeniz için siyasi partiler sizden milyarlarca lira para talep ediyor. paran varsa milletvekili adayı ol, paran varsa siyaset yap. şimdi buna itiraz etmediğimiz müddetçe zaten aşağıdan yukarı siyaset yapmak mümkün değil. hepimiz aynı apartmanda oturmuyoruz. kimisi sırça köşkte oturuyor, kimisi gecekondu'da oturuyor. şimdi hani kutup yıldızı falan dedik ya, kutup yıldızı duruyor, dünya dönüyor. duran ne, yolsuzluk dosyaları. hiç değişmemiş. duran ne, birleşmiş milletler insani yaşam endeksinde 92'nci sırada olmamız. dış borçlar vs. maddi hatalar. manevi hatayı düzeltemezsiniz, yani onların faturasını kim ödüyor? işte kamu çalışanı ödüyor, çiftçi ödüyor, emekçi ödüyor, emekli ödüyor. şimdi bizim burada yapmamız gereken iş tam da bu eli nasırlı olanların, paçası çamurlu olanların önüne kanalları açıp siyasete dahil olmasına imkan veriyor muyuz, vermiyor muyuz? şimdi baktığımızda bu yüzde 10 barajıyla seçime girmemizin kendisi antidemokratik bir zihniyet olduğunu gösteriyor. türkiye'de ne zaman siyaset krize girse hemen demokrasi ve hukuku askıya almaya başlıyoruz. baktık akp iktidarı hemen bir polis devletine geri dönmek, varolan reformları geri almak için hemen adım atmaya başladı. dolayısıyla bazen ben yani buradaki konuşmanın türkiye'de olup olmadığını anlamıyorum. bütün siyasi partiler demokrasiden yanaysa 12 eylül rejimi ve bu antidemokratik yapılanmayı merihliler, marslılar mı getiriyor? o zaman sözümüz neyse özümüz de aynı olmalı. sözde değil, özde bir demokrasiyi savunmalıyız. demokrasinin bölünmez bütünlüğünü savunmalıyız.

    sonuçta baktığınızda bütün partiler 12 eylül hukuku ve rejimiyle uzlaşma halinde. bütün partilere baktığınızda imf programına diyad ediyorlar ve bütün partilere baktığınızda otoriter bir laiklik, devletin dini belirlemesi anlamına gelen laiklik karşısında 12 eylül rejimi laikliği karşısında işte alevi toplumundan tutun da çok geniş kesiminin zorunlu din dersleri kalksın, imam hatip liseleri, diyanet yani devletin dine inansızlığı, özgürlükçü, demokratik, laiklik olsun diyorlar kimse bu toplulukları dinlemiyor. bu toplulukların sözünün siyasete yansıması, bunun kürsününün oluşturulması bence öncelikli mesele. bunu yapmadığımız taktirde işte bir tür yurttan sesler korosu var. bu yurttan sesler korosunda değişik sesler var ama hepsi aynı şeyi söylüyor. en iyi imf programını ben uygularım, en iyi 12 eylül hukukunu ben gerçekleştiririm, merkez de ben olurum diyor. halbuki sol merkezi değil, varoşu örgütlemeli. sol ve siyaset, soluyla sağıyla sosyal hareketlere kendini açmalı."

    mehmet ufuk uras
    istanbul 1.bölge bağımsız sol aday
    4 ...